Fakat şöyle bir durum da var. Her doğruyu yaparak gerçeğe ulaşamıyorsun. Kandırılmadıkça anlayamıyorsun dönen dümeni. Kalkabilmen için önce düşmen gerekiyor. Bütün olay motivasyonda bitiyor oysa. Kendine de güveniyorsan işine bakabiliyorsun. Ne kadar batarsan bat, çıkabiliyorsun. İmkansız diye sadece iki şey var o da öldükten sonra dirilmek ve zamanı geriye çevirmek. Onun dışında her şeyin çaresi var. Ölene kadar oyundasın, o ana kadar her şey mümkün..
Yaş aldıkça, yeni özellikler ediniyorsun. Önceden sevmediğin şeyleri sevmekle başlıyorsun buna. Nefret ettiklerine çekimser bile kalıyorsun. Daha fazla susup, daha az konuşuyorsun. Dinliyorsun çoğunlukla, bazen de dinlermiş gibi yapıyorsun. Yaş aldıkça toprağı seviyorsun, kokusunu içine çekiyorsun. Belki hazırlıyorsun kendini, sonumuz toprak ya o bakımdan. Bir de şunu fark ettim çocuklukta, gençlikte insan soğuk havayı, kar yağmasını seviyor. Belirli bir yaşa kadar kışı yazdan fazla seviyor. Ama bir andan sonra soğuğa katlanamıyorsun. Hep sıcak olsun istiyorsun. O da yaşın getirdiği şeylerden..
Terk edebilmek için terk edilmen gerek. Yumruk atabilmen için yumruk yemen gerek ve ipte yürüyebilmen için dengeyi kaybetmiş olman gerek. Yaşadığını yaşatıyorsun kısacası..
Büyüdükçe görüyorsun, gördükçe saklıyorsun ve sadece ölünce unutuyorsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bir isim ile paylaşın. İsimsiz yorumlara sadece teşekkür ediyorum.