Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

29.12.2021

Çıkmaz..



Bazı şeyler biter, bazıları bitmez. Yıllar biter, yollar bitmez. Bir yılın daha sonundayız.

Hayatın zorluk seviyesi gitgide artıyor. 2022'de daha da zorlanacağız. Bu kadar farklı gündemlerle beyinlerimiz nasıl yanmıyor ben de hayret ediyorum. Bir yıl içinde 1000 kez şaşırır mı insan. Şaşırıyor işte, şaşırtıyorlar..

Neyse ne, benim havsalam almıyor bazı şeyleri. Ülke hakkında bilenler konuşsun, bilenler görev yapsın diyebilirim sadece..

Mevsim geçişleri hep sancılı oluyor benim için. Kendimi o kadar aciz hissediyorum ki, düşünüyorum, düşünüyorum en doğrusu hastaneye yatmak gibi geliyor. Ama sonra vazgeçiyorum. Bir an mutluluktan uçup, bir an dehlizin en karanlığında buluyorum kendimi. Bu bir hastalık. Tedavisi yok sanıyorum. Çünkü yaklaşık 7 yıldır ilaç kullanıyorum. Yine de gelip gidiyor aklım. Bir hevesle başladığım her şeyi nefret ederek bırakıyorum. Yatmaktan vazgeçmemin tek sebebi, orada zamanın bir türlü akmaması. Oturuyorsun bankta, koridorda turlayıp duruyorsun. Saate bakıyorsun 1 dakika geçmiş. Oysa 2 saat kendini oyaladığını sanmıştın. Odaların kapılarını kilitlerler, uyuyamazsın da. 21:00'da yatıp 6:00'da kalkarsın. Her gün zamanın yavaşlığı çıldırtır seni. Ama şu bir gerçek ki uyuduğun o vakit hemen geçer. Kafanı koyarsın 1 dakika sonra uyanırsın sanki. Bazı şeylerin farkındaysam yatmam o yüzden kendi isteğimle. Çatal kullanmayı bırakamam, en çok çatal kullanmayı özlüyorsun orada..

21.12.2021

İç ses..


Hangi gürültüden kaçıp da hangi sessizliğe bürünsem? Gürültünün de çeşitleri var, sokak gürültüsünden bahsetmiyorum elbette, içimde yankılanan yaraların, bir iç kanamanın gürültüsünden bahsediyorum. Bu gürültü diğer seslerden de rahatsız edici. Çünkü sesin kaynağı dış bir etken değil, sensin. Konuşmayı bırakabilirsin, hareketlerini sınırlayabilirsin. Ama iç kanama sesini nasıl sıfırlayabilirsin? Bu öyle bir şey ki zorla dinlettiriyor kendini, kulaklarını kapasan da duyuyorsun. Nasıl bir beladır ki, pişmanlıklarını düşündükçe gürültü daha da çoğalıyor..

16.12.2021

Sevmek ve Ölmek..


Bilinmezi düşünmek yorar insanı, yazılmış ama henüz gerçekleşmemiş şeyleri düşünmek yorar. Oysa yarın öleceğin yazılı olsa bile düşünmemelisin. Karakterini geliştirebildiysen, evrensel doğruları uygulayabildiysen neden düşünüyorsun ki? İnsanların büyük çoğunluğu maddeye tapıp, manayı kendilerinde ararlar. Yıllar önce bir şiirimde dile getirdiğim gibi. Sevilmeyi boş ver, yaratıcıdan başka kimse sevilmeyi hak etmez. Sen bir insanı yaratıcıdan daha fazla seversen cezalandırılırsın onun tarafından. Seni onsuz yaşatır ve gayet de yaşarsın..

Belki sevgi dediğimiz şeyin anlamını bile bilmiyoruz. Sevgi diyerek öldürüyoruz, oysa sevgi için yaşamalı ve yaşatmalıydık..

11.12.2021

Kalakalmak..



Yola çıkmak mı, yoldan dönmek mi? Ya da kaldığın yerde sürekli kalakalmak mı?

Ben kalanlardanım, bir vakit gitmişim gidebildiğim kadar. Pişmanlık olmuş, memnuniyetsizlik olmuş geri dönmeyi ise kendime yediremiyorum sanırım. Gittiğim kadar gidip de bir arpa boyu yol alamamışım ki zaten. Benim bahsettiğim gitmek bir şehirden başka şehre değil. Gönüllerden gitmişim, düşüncelerden gitmişim. Yoksa yol dönülür elbet, zamandan bol ne var. Yani manen gitmişim buralardan ve bir yerde de kalmışım. Dönemiyorum, hangi yol döndürür bilmiyorum. Hangi fikrimi değiştirirsem doğrusunu bulurum bilmiyorum..

Basit görünür ama karışık işte. Bir hayat hikayesi gibi, yaşamayan bilemez. Tahminler yanlış çıkar. Nerede kaldığımı anlatmayacağım, ama nasıl geldiğimi de anlatmayacağım. Sadece bir kelimeyle özetleyeceğim. O da "sevgisizlik"

27.11.2021

Kabulleniş..


Bugünler dün oluyor yaşayamadan..

Belki de bugünü görmüyorum hiç bir zaman, aklım hep dünde kalmış oluyor. Ortalıkta bir şey yokken bir his gelir hayat mükemmel, yaşamak çok güzel diye. İşte o hissi, kaybettiklerimin arasında en çok onu arıyorum, istiyorum. Lakin bulamıyorum ya da bana uğramıyor. Birdenbire gelir ve bir an sevindirir insanı. O bir âna o kadar ihtiyacım var ki..

Şiiri bıraktım ama yazıyı bırakamam herhalde. Çünkü deşarj olamam, içimdeki zehri atamam. Bana burası gerekli kimse okumasa bile. Burası benim not defterim, zira kalemle yazı yazmayı hiç sevmiyorum. Hem yazım güzel değildir, hem de sıkılırım. Zamanında kısa notlar ve mektuplar alırdım sevdiklerimden. Ama inanın hiçbirine cevap yazmadım, yazmam gerekiyordu ama yazmadım. O da hala içimi sıkar aslında. İşte bu sebeplerden, yazı yazmak istemememden ve yazı stilimden utanmamdan. Ne diyordum, yazı yazmayı bırakmamam gerekiyor, bırakmayacağım da..

21.11.2021

Daha..

 


Bir baharda çiçek açıp, 
Bir baharda yaprak dökmedik ki
Doğru nedir, yanlış nedir hiç bilmedik ki
Dönüş var mıdır sessiz geminin seferinden?
Daha ölmedik ki..


17.11.2021

Son..



"Bir tarih attın deftere öldün o gün..
Bir yerde cenaze olacak, bir yerde düğün
Neydi mutluluk? Neydi gördüğün?
Eksik parçaları birleştirsen de olmadı bir bütün.."



1.11.2021

S/istemsiz..


Kar yağarken hiç üşümemiştim, ne zaman ki karlar erimeye başladı soğuğu hissetmeye başladım. İnsan da böyledir, sıcağı sıcağına hissetmez de belirli bir süre sonra soğuğun acısı çıkmaya başlar. O an anlamazsın, biraz düşününce dank eder. Hareketler başlangıçta dikkat çeker, ama sözcükler geri planda kalabilir. Her şeye dikkat edemezsiniz, bir şeyler illa ki gözden kaçabilir..

Bir şeyler yazdım ve sildim. Mükemmeli istediğimden ve mükemmel olmamasından değil. Sadece bazen silmek gerekir, üzerine yazacak kadar düzensiz olamaz insanlar. Yazdıklarınızı silin, yaşadıklarınızı silmeye çalışın, kişilerin üzerini çizin. Kalemi biz tutuyoruz sonuçta ve silgi de kalemin ucunda. Sayfanızda yeteri kadar yer açıldıysa ne mutlu..

22.10.2021

Gün gelir..



Gün gelir eksik renkleri tamamlarsın
Yaşayamadım deme, yaşamadan doğanlar ne yapsın
Hepsini savurma ümitlerinin birazı sende kalsın
Gün gelir değişir her şey, değişimin içinde sen de varsın..

17.10.2021

32. Kez Gün'e..


Hayat beklemiyor, oysa ben bekliyorum. Belki şu sıralar beklemiyorum ama çok beklemiştim. Yılın 290. günü bugün ve doğum günüm. 32. yaşıma bastım, fiziksel açıdan yıprandım bu yaşa gelene kadar. Özellikle 25'ten sonra çöktüm sanki biraz. Saldım kendimi bayağı, stresten saçlarım dökülmeye başladı, kilo aldım kullandığım ilaçlar yüzünden, bıyığım ve sakalımda beyaz kıllar belirdi. Kafamın içindekiler, özlemlerim, ideallerim aynı kaldı ve hala da biraz çocuğum. Biraz değil tamamen çocuk olmak isterdim..

Neyse gelelim bugüne. Her zaman olmasa bile hayatımın üçte ikilik kısmı yalnız geçmişti. Yalnızlığı sorun etmiyorum. Bu yalnızlıkların tepe noktası hep 17 Ekim yani doğum günüm olmuştur. Çünkü ister istemez beklentiler oluyor. Aranmak istiyor insan, bulunmak istiyor. En azından bir kısa tebrik mesajı bekliyor. Her defasında bekliyorum ama bunlar hiçbir zaman olmadı. Aile üyelerini saymıyorum, çünkü adı üstünde aile. Bugün yine bekleyeceğim bulunmayı. Belki beni şaşırtan bir şey olur ama sanmıyorum. Sonunda beklentilerin gerçekleşmemesi sizi bir hüzün rıhtımına bırakıyor. Belki de yalnızlığı pekiştiren o hüzünle tanıştırıyor..

9.10.2021

Notlar..



Adımlarını boşluğa gelmeden tamamlamalısın. Buna kararınca yaşamak deniyor. Bitiş noktasını kestirebildiğinde ona uygun yaşamış oluyorsun. Çoğu şeyi halletmiş olduğundan mümkün olduğunca az yarım kalmışlık arta kalıyor.

Düşlerimde sultandım ve uyanınca yok oldum Shakespeare'nin sonesinde bahsettiği üzere. Hayatın alışılagelmiş bıkkınlığı kademe kademe arttırması meşhurdur. Farklı durumlarda bulunsan bile, bundan kaçamıyorsun. Kazansan da bıkıyorsun, kaybetsen de. Ben de akıntıya karşı çırpınmaktan bıktım sonunda. Kazandım da çoğunlukla kaybetsem de. Kendimi sürekli farklı bunalımların aynı sonuçlarında buldum. Bedensel yorgunluk neyse de zihnen yorulmuşum. Bunun çaresi yok, zihnini dinlendiremiyorsun. Hayata kaçamak bakışlar fırlatıyorsun nihayetinde. Yaşayamıyorsun e ölü değilsin, dünyada bulunuyorsun diyelim. Ağaç gibi diyesim geliyor ama değil. Ağaçlar oksijen üretir, gölge yapar. Sen sadece fazlalık yaratıyorsun 8 milyar insana ek olarak..

1.10.2021

Güz..




Bir dem daha koyu..
Gökyüzü ve olayların iç yüzü
Yaz'ı alelacele gönderdim çağırdım güz'ü
Çok yaş almadığım halde
Fersahlarca uzak geliyor çocukluğumun gündüzü..


30.09.2021

Olacak, olmalı..



Seçen mi var olacakları
Sebepsiz suçlarlar anlayanları
Güzel günlerden güzel neyin kıstası
Olacak, olmalı, oldurmalı..
Vardır mutlaka bunun da bir anı, sırası..


21.09.2021

Aynı His..

Vay be aynı his yine benimle. Yolculuğun sonunda sen yoksun belki. Ama o yaşadığım hisler benimle. Ben belki de şehirlerarası otobüs yolculuklarına aşıktım. Yalnız başıma, her telden insanın olduğu, bir çoğunda çocukların ağladığı, otoban şeritlerini saya saya uykuya daldığım o otobüs yolculuklarına aşığım. Senden daha çok bunu özlemişim..

Bir otobüsün içinden yazıyorum bunları. Eskiye nazaran kısa bir yolculuk ama yine de iyi hissettiriyor.

19.09.2021

Yol..



Eskiyle bu kadar uğraştığıma göre kendime eskici diyebilirim. Sadece el arabam eksik. Hepsini kendime saklarım eskilerin, bir gün yenileyebilirim diye düşünürüm. Vaktinde kazandırmayan şeyler yarın da kazandırmaz ki. Ben de eskiyorum sonuçta, anılarım, düşüncelerim eskiyor bedenimle beraber..

Ben bıraktım artık kendimi akışa. Zamana karşı duramazsınız. Bir vakit yaşamışım ben de kıymet bilmeden. Bir başkasından ziyade kendimi sevmemişim. Başkası için ölmektense kendin için yaşamalıymışsın. Başkaları başkaları için yaşıyor artık. Eskiyen şeyler gibi bodrum katında ya da tavan arasındasın. Tozla kaplanmışsın. Kimse kimseye acımıyor, zoraki bir çabayla da sadece nefes alabiliyorsun. Yükselmekle, yerin dibine girmek arasında fazla süre yokmuş. Yüksekte kalamıyorsun çünkü kanatların yok, yerin dibinden de çıkamıyorsun çünkü köstebek değilsin. Tek bir bakış açısıyla buraya kadarmış. Bir tek manzara gördüm, onda da fazla vaktim kalmamıştı. Şimdi ışıltılı şehrin içinde yıldızsız, mehtapsız kalakalmışım. Işıklar gözümü alıyor, ışıklar körleştiriyor. Her taraf gürültülü, sessizliği de dinleyemiyorum. Bu kargaşa da hiçbir şeye odaklanamıyorum. Eski zamanları düşünüyorum ister istemez. Merdivenin başından arkadaşlarım bana sesleniyor. Ağaçlara tırmanıyoruz, bahçelere dalıyoruz, yıkık dökük metruk binaların sağlam camlarını kırıyoruz. Çok eski gibi gelmiyor hala. Ama çok eski biliyorum. Çünkü çocukluğumdan daha yakınım orta yaşa..

14.09.2021

Benden Bana..


Yaz geçti, kış da geçecek. Nihai sona kadar içinde kırmızı alarmlar devam edecek..

Nasılsın çabuk sıkılan adam? Her şey yolunda değil biliyorum. Umut arıyorsun sokak sokak gezip, ama umut da pahalı ya alamıyorsun. Ucuz alacak kadar da zengin değilsin ki. Söz sana bir yerden parayı vurduğumda seni unutmayacağım. Bu da yazılı belgesi olsun. Gönlünce eğlen, paranın her kapıyı açmayacağını deneyerek öğren. İnsanlar paraya saygı duyar, paranın sahibine değil..

Çok sigara içiyorsun, içme demeyeceğim tabi ki. Ben de içiyorum çünkü. Sadece her aklına geldiğinde yakma. En az 20 dakika ara olsun birincisiyle ikincisi arasında. Senin de benim de ciğerlerimiz bitik zaten..

Gece uyuyamıyorsun, bilgisayarı kapatıp yatağa geçiyorsun. Dualarını edip uyumaya çalışıyorsun, ama ne mümkün. Başına ağrılar saplanıyor. Sabaha karşı içki içmediğin halde sızıyorsun. Kalktığında acayip saçma sapan rüyalar hatırlıyorsun. Güzel rüyalar kafa rahatken görülür. Senin kafan hiç de rahat değil. Bitmeyen bir eziyeti döndürüyorsun kendinde. Unutulmak o kadar da kötü bir şey değil. Sen sadece yaşarken unutuldun. Bunun ölünce unutulmayla arasında bir fark yok. Bir format gibi düşün, her şey sil baştan işte. Unutulmamak için herhangi bir şekle girme, şansını zorlama hiçbir zaman. Basit yaşa, sınırların dışarı çıkma. En önemlisi kendini aşağılama. Başkalarından saygı görmek için önce kendini sevmeli insan. Aynaya gülümse..

10.09.2021

Arayış..



Belirsizliğin kıyısında, arka sokağın köşesinde ararım ben kendimi.
Bir gün kazansam unutur muyum kaybedişlerimi
Selam bile vermeden geçip gider miyim sonradan zengin gibi
Değişimin değişmezliğini öğrenirim ileride belki..
Ben de acele bir valiz gibi toplarım benliğimi
Uzun sürmez yaprakların dökülmesi
Bir anda geçer hazan mevsimi..
Sonrası süresiz yalnızlık
Sonrası karanlık zemheri vakti..


2.09.2021

Seçim..



Başlıyor ufak ufak içimde fırtına.
Barikatlar yerleştirilmiş çoktan meydana
Kızıl gökyüzünde göçe hazırlanıyor kırlangıçlar
Son yazılmamış ki daha.
Nedendir bu elem, bu tasa
Boğulmadığıma şaşıyorum
İzmarit artıklarında, 
Hüznün bu denli doruklarında
Hangisi doğru bilmiyorum ki
Yaşamak için öldürmek mi?
Yaşatmak için ölmek mi?
O gün geldiğinde 
Bir Eylül, bir Ekim daha geçtiğinde
O an kendimi karşıma alabildiğimde
Seçerim yokluğumu var etmek için
Bitirdiğimde, bittiğinde..
Yaşanılanlar ve yaşamım..

29.08.2021

İtiraf..


Bazı günler vicdanımın sağır olduğunu varsayıyorum. Vicdanım sağır olsaydı neler yapabilirdim düşünüyorum. Herhalde kötü adam olmak kolaylaşırdı. Kandırabilirdim insanları, eziyet edebilirdim ruhlarıyla ve yastığa kafamı koyduğum gibi uyabilirdim. İnsanlar bastırılmış duygularla yaşıyor zira. Açığa çıkartmadan rahatlayamıyor. Aslında her insan içten içe suç işlemek istiyor. Doğası gereği bu böyle, bazıları hafif bazıları inanılmaz ağır suçlar işlemek istiyor. Mesela marketten bir sakız çalmak istiyor. Bazıları da insan öldürmeyi düşünüp hayal ediyor. Hepsi bastırılmış bu duyguların, bir an elinden kaçırdığında damga yiyip, mahpusa düşüyorsun. Vicdanın sağırlaşırsa bir an konuşmayıp susarsa bir suçluya dönüşmen çok kısa sürüyor. Bir sabah kalkıp koşuyorsun bir saat, oturup çay içiyorsun balkonunda. Diğer sabah ise sıkış tepiş bir koğuşta diğer suçluların arasında uyanıyorsun. Hayatın ortası yok. Ya suçlusun ya değilsin..

Bir dünya yaratılmış, biz de o dünyaya kurallar ve yasaklar koymuşuz. Kimse kimseye karışmadan, zenginlik içinde, ya da yağıyla kavrularak yaşayıp gidemiyor oysa. Temel sebepler sosyal statüler, etnik kimlikler, karşı cinsten doğan problemler. Suça bunlar iter insanı. Yaşayamamak, tadamamak, ihanete uğramak, aşağılanmak vs. İtiraf edin siz de bazen uykuya dalmadan nefret ettiğiniz birini ortadan kaldırmayı hayal ettiniz. Düşüncelerin ucu bucağı yoktur, en kötüsünü, en iğrencini bile düşünürsün. Çünkü insansın hatalar seni var eder. Çoğu zaman düşüncede kalır bunlar, kendinle senin aranda. En büyük sır düşüncelerdir muhakkak. Hem de zaten iki kişi arasında sır olmuyor..

25.08.2021

Batık şiir..



Şanssızlık ya da uğursuzluk değil bu,
Aynalar da kırılır, merdiven altından da geçilir.
Bir şey bozulacaksa, günü gelir bozulur sonuçta..
Her şeyden önce insan bozulur,
Pek tabii insan yapımı makineler, ilişkiler
Şanssızlık değil beni artık sevmemen
Yolumu gözlemeyip, beklememen..
Günü geçmiş, bozulmuş, kırılmış birlikteliğin
Son kürek toprağını da atmışken
Yani giden gitmiş,
Kalan da yerin dibine girmiş
Bir sıvalık ömrü kalmış aşkı çizdiğimiz duvarların.
Onlarca intihar artığı, birkaç dikiş..
Meğer ne çok şey birikmiş.
Yalnızlığıma ne kadar ömür biçilmiş?

20.08.2021

Birkaç satırlık şiirler VI..



-Yapamamak ve Olamamak-

Gökdelenler gibi göğü tırmalayamam
Sınırlarımı aşamam, kaidelerimi bozamam
Yolum yol olmasa bile o yoldan çıkamam
İsyanlar alevlenir içimde de dışa yansıtamam
Yağmurda doğmuşum iyi havalara aldanamam..

-Etki Tepki-

Bir cılız mum ışığında büyür gölgem
Yansır duvarlara dem bu dem
Oyun sona erer kapanır perdem
Engeller çoğalır da etki etmez hiçbir yöntem.. 

-Beklemiyorsun-

Güneşle Ay'ı aynı anda istiyorsun
Birini bile oldurmak elimde değil ki
Sözler verdirip, sözler veriyorsun
Tutabilmem için beklemiyorsun ki..

17.08.2021

An..


Bir sebebi vardı, ah o sebepler her zaman olurlardı değil mi? İçimizi rahatlatmak, acıyı azaltmak için miydi o sebepler? Yoksa gerçekten de engeller miydi? Benim sebeplerim çoğu zaman ilkiydi, bahanelere sarılırdım çünkü. Olmadıysa bir sebebi vardı, benim hatam yok denecek kadar azdı. Hep böyle düşünürdüm son zamanlara kadar. Ne yaşarsam yaşayayım, nasıl bir hayatım olursa olsun. Bazı şeyleri düzgün yapabilirdim çünkü. Kolaya kaçmak işime geldi. Olmadığında bunu dış etkenlere bağlayıp kendimi avutmam basit bir reaksiyondu sadece..

Basit, ucuz, hazır yöntemlerle kaliteli bir sonuca ulaşamazsınız. Ucuz mamaya kediler bile tenezzül etmezler. İnsanlara uzun zamanlar aynı pencereden, aynı açıdan baktım. Giyindikleri maskelerin altını hiçbir zaman görmediğim halde, tahminlerle hayatta kalırım sandım. Tahminlerim görüldüğü üzere yanlıştı. Kaybetmemem gereken kişileri çok kolay harcadım. Zamanı tersine çevirmeye kimsenin olmadığı gibi benim de gücüm yok. O insanlar hayattalar belki, ama telafi etmeye de gücüm yok. Çünkü telafi de edemem eskisi gibi olmaz. Hem de üzerinden çok yıl geçtiği için varlığımı bile unutmuşlardır. Zaman aşımı diye bir şey var, davaları düşürür. Ben de zaman aşımına kurban gitmişim..

12.08.2021

Eğri..



Bana ilgi göstersen de değişmez bu kurallar
Bilmelisin ki yetmediğinden değil, hak etmediğimden
Fırsatlar kaçar, başımdan eksik olmaz kazalar
Çoğu kez kırmızıda geçip, yeşilde beklediğimden..

Hayatımı gözlerim kapalı yaşamışım da
Ümidim var, belki gözlerim açık gider
Bir hevesle kalemi elime almışım da
Doğru noktada kesişmez, eğri çizdiğim çizgiler..

10.08.2021

Sen Nisan'sın Daha Ben Sarı Ekim..

Yine yol alıyoruz benim mevsimime. Yine kendimi kapatıp düşüncelere dalacağım yine. Doğum günümde akıl almaz bir yalnızlık çekeceğim yine. Kışa hazırlık derler, ben kışa hazırlanmam oysa. Her kış buz tutar ellerim. Bu bana koymaz, bir ritüeldir bana. Kış bittiğinde cemreler düştüğünde, ayarlarım bozuluyor hep. Kalbim soğuk olduğundan, hislerimde soğuk. Sıcağa hiç gelemiyorum. İnsanın içinin pırpır etmesi gerekirken, baharda mutlu olmaz mı? Ben olmuyorum işte. Bana bahar mevsimi onu hatırlatıyor, o da benim olmadığına göre neden mutlu olayım ki?

Anılar işkence eder olmuş. Onlardan kaçış yokmuş. Yakışıyorum hazan mevsimine. Ağaçlar yaprak döküyor ya, ben de kendimden parçalar döküyorum. Giderek eksiliyorum, giderek soyutlanıyorum, şeffaflaşıp kayboluyorum. Çekmem gerekiyormuş, tatmam gerekiyormuş bu çileyi. Unutmak isterken unutmamam gerekiyormuş. Her yıl alışıyorum, biraz daha biraz daha. Tam olarak ne zaman alışırım bilmiyorum. Belirli bir süre yok ki, her bünye farklı işte. Kendime kızdığımdan unutamıyorum. Tamamen kendi hatam olduğundan, o zamanlar ki aymazlığıma kızdığımdan. İleriye yarım adım, geriye tam adım. Olduğum yer, ümidimi kaybettiğim yer aynı zamanda..

Bir zamanlar diye addetmek lazım. Bir zamanlar tüy kadar hafiftim demek lazım. Şimdi karaya vurmuş bir gemi kadar çaresiz ve o gemi kadar ağırım. Öyle olsaydı, şöyle olsaydı böyle olurdu diyemiyorum. Çünkü tarihte böyle bir şey yoktur. Sadece merak ediyorum diyelim. Devam edebilseydik yine ayrılırdık belki, ama bu yarım kalmışlığım, bu ani akla gelişler geçer miydi? Bilmiyorum, en çok bilemeyecek olmak acıtıyor zaten..

Neyse bu şarkı benden sana gelsin. Kendine çok iyi bak. Mutlu ol..



7.08.2021

Bu..



Belirsizlik içinde yaşanan bir şey bu
Telaş, huzursuzluk, üzüntü içinde kıvranılan bir şey bu
Sonunda limana demirleyip çürütülen bir bedendir bu..
Kırıp, kırılmadan yaşayamayan camdan bir biblo gibidir bu
Verdiğin son nefesle sonsuz bir sessizliğin içine girecektir bu
Öğrenilip, tecrübe edilip, uygulanamayandır bu..
Kimseye değmeden, yol vermeden adımlayıp duruldu
Hiçliği var edip, varlığı yok ederek
Seyrettik sadece alemi, nasıl bir oyunsa bu..

5.08.2021

100..



100. paylaşımım olması sebebiyle bir başlık açayım dedim. Bundan önceki bloğumda ne kadar paylaşım yaptığımı hatırlamıyorum. Ama 100'e ulaşamamıştım sanırım. Bu bloğu 2019 Ağustos'unda açmıştım. 100. paylaşımımda Ağustos ayına rastladı. Sayfa görüntülenme sayısı da 10 bini geçti. Benim için iyi bir rakam bu. 2 yılda çok az gibi görünebilir. Ama haftada 1-2 kişi bile okusa, boşluğa yazmadığımı anlayıp seviniyorum. Tabi trafik kaynakları da önemli, ekşi sözlükten çok kişi geliyor buraya. Oraya bloğun bağlantısını koyduğumdan. Başka linkini koyduğum sitelerde var, ama ekşiden iyi trafik alıyorum. Bir de istatistiklere baktığımda yabancı ülkelerden de giriş olduğunu görüyorum. Sanırım translate butonu işe yarıyor. Portekiz'den her hafta görüntüleniyor bloğum. Portekizli takipçime de teşekkür ediyorum buradan. Belki de Türk'tür, değilse de teşekkürler..

Bu momentumda yazmaya devam edersem 5-6 yıla 500. paylaşımımı da yaparım. Her yıl daha da fazla yazıyorum zira. Umarım boşluğuma gelir de kapatıp gitmem burayı. Burada çünkü ciddi bir emek ve birikim oldu. Aslında zamanında yazdığım yazıları buraya kopyalasam iyi bir arşiv yeri olabilir burası. Ama gerek yok. Buraya taze yazdıklarım girilmeli sadece..

İşte böyle, kendi çapımda bir şeyler yazıyorum. Karanlık, kasvetli şeyler yazıyorum. Ne kadar bloğun teması aydınlık olsa da. Buraya hit kazandıran herkese teşekkür ediyorum. Destekleyenlere, bana hissettirmeseler de yoldaş olanlara. Sağ olun arkadaşlar..

Burası umarım uzun yıllar kalacak. 40'lı ve 50'li yaşları görürsem de yazmak istiyorum buraya. Herkese güzel günler, bol güneşler..

4.08.2021

Sövgülerimle..



Biz ölmeden önce umudumuzu öldürürler. Bir insana yaraşır bir şekilde yaşamak imkansız diyemem ama mümkün olduğunca zormuş. 2000 yıl önce gerçekleşmiş mucizeleri bugün bekler olmuşuz. Bu dünyayı biz cehenneme çevirdik, yaşamı biz zorlaştırdık, sınıf farklılıklarını biz yarattık, çevreyi biz kirlettik, ekosistemi biz bozduk. Şimdi ise mucize bekliyoruz. Ne kolay boz, yak, parçala, dağıt. Sonrada yukarıdan bir mucize bekle. Çok beklersin..

Bu dünya neden böyle? Biz neden böyleyiz? Dedikleri gibi coğrafyamız farklı olsaydı böyle mi olurdu? Coğrafya gerçekten kader mi? Yoksa çağ ilerledikçe, teknoloji ve sanayi geliştikçe hislerimizi mi kaybediyoruz? Bence öyle.. 

1.08.2021

Aslolan..



Görüp de unuttuğum rüyalar gibi kolay olabilseydi. İyileri unutup kötüleri hatırlamak gibi ister gerçek ister düş. Bu böyle..

Kaç kış ile yaz geçmiş olanlardan sonra, daha doğrusu olmayanlardan sonra. Hislerimi tavan arasına kaldırmamdan bu yana kaç insan geçmiş hayatımdan? Bir elin parmaklarını geçeceğini sanmıyorum. Kendime hazırladığım duman altı mahzenimde kaç kez öldürdüm çıplak ellerimle düşlerimi..

İpin ucunda sallandıkça ip yıpranıyor. Kopacak bir gün ve karanlığa düşeceğim. Belki dibi göreceğim belki dipsizlikte savrulup gideceğim. Macera arayıp da bela bulmak benimkisi. Belamı her zaman bulurum..

Israr etmemek gerekiyor bazı zamanlar. Yanlış da ısrar ediyorsun, düşlerin aynen gördüğün gibi gerçekleşir sanıyorsun. Hayat öyle değil, hayat karmakarışık. Milyarlarca irade var farklı düşünen. Başkasına davrandığın hareket, söylediğin söz diğer insanlarda aynı sonuç vermiyor. Hayat karışık ama bu yüzden de çok özel. Bir dövüş oyununda aynı tuş kombinasyonlarıyla birçok rakibi geçersin, çünkü oyun düzdür. Herkese aynı davranıp farklı sonuçlar alırsın, çok şaşırabileceğin sonuçlar bile çıkar..

27.07.2021

Mor Bereli Kız..


İstanbul kararmıştı öğlen saatleri olmasına rağmen, rüzgâr acımasızca tokatlıyordu ona karşı yürüyenleri. Hava yağmakla, yağmamak arasında kalmış. Gökyüzü, sigara içen birinin nefes alış verişi gibi hırıldıyordu. Bense hiç kulak asmadan bir ağacın altında onun yolunu gözlüyordum. O mor bereli kız gelecek miydi? Adını bilmiyordum sadece rumuzu buydu, ben adımı söylemiştim.



Havasına güven olmaz bu alabildiğine kalabalık şehrin, bir hafta kalmış olan bile anlayabilir bunu. Dün çok sıcaktı, bugünde öyle olur diye bir şey yok. O gün hatırı sayılır bir soğuk vardı. Sigaramın ucundaki ateşle ısıttım parmaklarımı. Öyle yaklaşık 40 dakika kadar bekledim. Sonunda geldi mor bereli kız. Burnu kızarmıştı ve hasta gibi bir hali vardı. Sol yanağıma hafif bir buse kondurup.

- Aslında gelmeyecektim, ama bir son belirlememiz gerekiyordu. Dedi

- Hala hazırlayamadım bu duruma kendimi. Diye yanıtladım.

Bir bank bulup üzerine oturduk ve 5 dakika kadar konuşmadık. Hava fırtınalıydı ama içimde bir kasırga dönüyordu. Neler söyleyecekti, nasıl bitecekti, nasıl kabullenecektim? Bu kısa süreli ilişkide kendimi kaptırdığım anlar kadar, sinirlendiğim anlar da olmuştu. Beni sevdiğini söyleyip bir anda giden bir sürü sevgilim olmuştu. Belki bana hakaret ederek ayrılmaları ve alışageldiğim gibi her ulaşım yolunu kapatarak gitmeleri daha kolay olabilirdi kendi açımdan. Çünkü veda etmek ne demek bilmiyordum ve açıkçası bilmek de istemiyordum. Ben bunları düşünürken o morarmış ellerini ovuşturuyordu, sonra bana dönerek:



- Neden böyle davrandın, elle tutulur bir zaman geçmemişken henüz? Ne biliyorsun ki benim hakkımda, birbirimizin en sevdiği yemekleri bile bilmiyoruz. Sen ise henüz 6.cı buluşmamızda seninle ciddi düşünüyorum dedin?

- Ben de öyle düşündüm bunu sana söylemeden önce. Duygularımı dışa vurmak ve sana karşı dürüst olmak istedim. Biliyorum ki insanlar çok görmediği ve bilmediği kişiler hakkında böyle büyük adımlar atmaz. Ama nadiren de olsa ilk bakışta o olduğunu anlarsın ya, sanıyorum benim durumum da bu.

Dedim.

Onun aklından geçenleri okuyabiliyordum. Çünkü kadının, erkeğe güvenmesi öyle filmlerdeki gibi bir anda olmuyordu. Benim iyi, kötü anımı, hayallerimi, sevdiğim-sevmediğim her şeyi bilmesi ve bütün bunların bir de aklına yatması gerekiyordu. Nihayetinde kendi duygularının da netleşmesi lazımdı. Dikkatimi çeken başka bir detay ise, gözlerinin sürekli dalıp gitmesiydi. Yakın zamanlarda psikolojik anlamda büyük yıkımlar atlattığını sezebiliyordum. Ailesinden biraz bahsetmişti, babasının hiç rahat vermediğini, el kaldırmasa bile her şeyine karıştığını ve sindirmeye çalıştığını biliyordum.

Muhafazakâr bir ailede yetişmesine rağmen, benim uçuk düşüncelerimi saygıyla karşılıyordu. Yaratıcı hakkında konuşuyorduk, evren ve bunun gibi birçok konuda. Bazen fikirlerimiz çatışıyordu, bazen ise uzlaşabiliyorduk. Düşündüğüm bir diğer detay ise bu sözlerimin, üstte anlattıklarımın aksine aileler arası ideoloji farkından dolayı olduğuydu. Tabi soramazdım bunu, çünkü istemeden de olsa karşılıklı gururumuz incinebilirdi.

Önce gözlerini kaldırdı ve bana baktı. Ama hemen kaçırdı sonra:

- Güzel günler geçirmeyi hak ediyorsun, çünkü kendini tutamıyorsun, her şey ağzından pat pat dökülüyor. Bazen acıtsa, bazen kızdırsa, bazen güldürse de bu iyi bir şey. Sen belki her şeyi yaşamış gibi hissediyorsun, ama henüz kirlenmemişsin, çünkü çok safsın.

- Saflar her zaman kaybedermiş. Şimdi olduğu üzere. Dedim

- Bu tarz düşünceler sana zarar verir, geçmişi unutmalısın ve hep ileriye bakmalısın. Zira geçmişten bir şey çıkmayacak artık, her şey çürür ve yok olur. Olasılıklar her zaman gelecektedir. Şimdi kaybetmiş olman, yarın kazanacağının habercisidir belki, olamaz mı?

Bu sözlere de hak vermemek elde değildi. Her zaman mantıklı konuşurdu zaten, çok okuduğundan diksiyonu da oldukça temizdi. Aslında hayatı ciddiye aldığında yapamayacağı bir şey yoktu.

- Sence bu kadar kolay vazgeçmen doğru mu? Diye sordum.

Bu soruyu bekliyor olmalıydı.

- Açıklama istiyorsun. Peki, öyleyse açıklayayım. Sana dediklerimin aksine bende geçmişimden kurtulamayan biriyim aslında. Uzun zamandır çıkış arıyordum, senle yazıştığımdan beri düşünmeye pek fırsat bulamıyordum ve bu bana iyi geliyordu. Ama durumlar ciddileştiğinde kaçtım hep. Görmek istemedim, halının altına süpürdüm. Şimdi de süpürmek zorundayım, çünkü böyle alıştım. Yeterli mi?

Yetmesine yeterliydi bu cevap. Ama kabullenmek istemiyordum işte. Benim de en kötü huyum inadımdır sanırım. Burçlara inanmasam da oğlak burcu inadıyla meşhurdu. İçimdeki yangını boğmaya çalıştım bir müddet. Sonra da.

- Evet, yeterliydi cevabın. Peki, şimdi ne yapacaksın? Bir planın var mı?

- Bir kursa yazılmak istiyorum, sanatsal bir şey olmalı, tiyatro ya da dans olabilir. Kafamı meşgul tutmalı, kendimi ona adayabilmeliyim.

- Her şey gönlünce olsun. Dedim

Çok klişe bir laftı biliyordum ama gerçekten içimden geldiği için bunu söyledim. 1 saat nasıl olduğunu anlamadan geçmişti o bankta. Artık son sözlerin zamanıydı.

- Seni tanıdığım için o kadar memnunum ki. Ah bir girebilsen düşüncelerime, görebilsen seni koyduğum yeri. Dedim.

Ağır ağır kalktı banktan.

- Belki bir gün, yeniden. Hoşça kal.

Bu sefer sağ yanağıma bir buse kondurdu. Hızlı adımlarla uzaklaşıp gözden kayboldu.

Bir başarısızlık daha eklenmişti sicilime. Kendime gelemedim belirli bir süre. Tıraş olmayı bıraktım, yıkanmayı bıraktım, sudan başka bir şey koymuyordum ağzıma. 20 gün kadar bu böyle devam etti. Sonra fenalaştım. Dışarı çıktım saatlerce yürüdüm, en son bir kaldırıma çöktüm bacaklarımı toplayarak. Hiç kıpırdamadan öylece kalakaldım orada. Sesleri duyabiliyordum. Birileri toplanmıştı başımda, ambulansı aramaktan bahsediyorlardı. Ama kitlenmiştim kıpırdayamıyordum.

Göz kapaklarımı yavaş yavaş araladığımda beyaz floresan ışığı vurdu gözlerime. Etrafımı incelediğimde yine hareket edemiyordum. Ama bu sefer kitlendiğimden değil bağlı olmamdan kaynaklanıyordu. Ellerim ve ayaklarım yatağa bağlanmıştı. 28 gün hastanede kaldım, bu süreçte beynime birkaç defa şok verildi. Oradaki herkesle ahbap oldum ve sözleştik çıkınca görüşmek için. Nitekim ömür boyu ilaç kullanmam tembih edildi doktorlar tarafından.

Eve döndüm, belki tekrar konuşma ümidiyle onu aradım telefon numarası kullanım dışıydı. Mail attım yine cevap alamadım. En sonunda akışına bıraktım her şeyi. Bir gün aklıma, ne plan yapacaksın diye sorduğumda verdiği cevap geldi. Kursa yazılıp tiyatro ya da dans öğrenip onlara yoğunlaşacağını söylemişti. O zaman ayrılığın heyecanıyla dikkatimi çekmeyen bir detayı hatırladım. Babası çok tutucu ve ona rahat vermeyen birisiydi. Nasıl yapacaktı bunları babası izin vermezse? Anlamıştım ki yalan söylemişti. Peki neden?

Yine ulaşmaya çalıştım ona. Elbette cevap alamadım hiçbir yoldan. Yine hasta olmam işten bile değildi. Ama kendimi bilgisayar oyunlarına vererek kandırabildim bir süre. Keşke bir ses verebilseydi, iyiyim demesi bile kâfiydi. İyi olduğunu duymaya ihtiyacım vardı. Bu sefer gerçekten onu kendi haline bırakacaktım zira. Hastaneye yatmadan önce onunla ilgili hissettiğim her şey çok güzeldi. Yani hayatı güzel gidiyor diye düşünüyordum. Fakat son zamanlarda içim içimi yemeye başlamıştı açıkçası.

Bir gün telefonuma tanımadığım bir numaradan mesaj geldi. Mesajda “Önemli lütfen şu yerde bulaşabilir miyiz” yazıyordu. Heyecanlandım tabi o sanarak. Adreste bildiğim bir yer olduğundan kabul ettim. Buluşma noktasına gittim ve söylenen numaradaki masaya oturdum. 10 dakika kadar beklemişken 15-16 yaşlarında bir çocuk karşıma oturdu. Beni biraz süzdükten sonra:

- Nedim siz misiniz Dedi

- Evet, o’yum, peki siz kimsiniz?

- Ben Selda hanımın küçük kardeşiyim

Selda adında birini tanımıyordum. Selda'nın mor bereli kızdan başka birisi olmasının imkanı yoktu. O yüzden biraz tedirgin hissettim, heyecanım artmıştı. Selda neden kardeşini yollamıştı ki buluşmaya?

- İsteğiniz nedir? Diye sordum

Çocuk güçlü görünmek istiyordu ama boynunu bükmüştü. Ağlamamak için kendini zor tutuyor gibiydi. Derken başladı anlatmaya.

- İsminizi ablamın günlüğünden, numaranızı telefonundan buldum. Her şeyi detaylıca yazmış günlüğüne. Sizi bırakıp, arkasına dönüp bakmadığına kadar. Ablam uzun süredir tiroit kanseriydi. Hiçbir şey belli etmemek adına ve tabi ki kendini iyi hissetmek için peruk ve peruk taktığının anlaşılmaması için üzerine bere takardı. Ama ne yazık ki son zamanlarda çok acı çekiyordu kemoterapi yüzünden. Geçen hafta düzinelerce uyku ilacını içmiş evde kimse yokken. Eve geldiğimizde onu yatakta kendinden geçmiş bir halde bulduk. Hastaneye kaldırdık ama çok geç kalmıştık. Ablamı kaybettik. Günlüğünü bunu neden yaptığını öğrenmek için karıştırdım. Size rastladım, bilmeniz doğru olur diye düşündüm.

Kanım donmuştu resmen. Her şeyin açıklaması, bana söylediği yalan, ayrılma sebebi. Hastalığıymış meğer. Nasıl bu kadar iyi gizlemişti hastalığını benden. Gözümden pıt diye bir damla düştü masaya.

- Başınız sağ olsun. Diyebildim

- Dostlar sağ olsun. Dedi ve bembeyaz bir günlük çıkarttı sırt çantasından.

- Bu sizin.

Kalktı, elimi sıktı ve yürüyüp gitti.

Günlüğü alıp eve koştum. Yaşama bakış açısından, hayallerinden bahsediyordu ilk başlarda. Günlüğün sonuna bakmak istedim. 6 Eylül'de son bir yazı vardı ve o tarih ayrıldığımız tarihti. Beni sevmiş, bütün bastırdığı duygularını dökmüştü günlüğe.

Günlüğün son yazısı şuydu.

“Bugün ondan ayrıldım. Her şey normal seyrinde gitseydi, çok mutlu olacağımı düşündüğüm adamı terk ettim. Kaçınılmaz olanı ona yaşatamazdım. Çok üzülecekti, belki de hayata küsecekti. Ama zorundaydım. Durumumu kabullendiğim, hissettiğim için önce ondan vazgeçecektim sonra da becerebilirsem hayatımdan. Neredeyse hiç soru sormadı, oysa bir pot kırmıştım neler yapacaklarımı söylerken. Bunu fark etmemesi benim için iyi oldu. Çünkü toparlayamayabilirdim. Hayat böyleymiş. Biterken mutluluk kapını çalıyormuş. 80 yaşında milyoner olmak gibi. Ben de seni sevmiştim Nedim. Söyleyemesem de yanında girdiğim şekillerden anlamış olman gerek. Doğru zamanlamayı tutturamadık ikimizde. Doğru kişiyi bulsan da zaman yanlışsa olmuyor. Kendi dikkat et güzel ruhlu çocuk. Yolculuğa devam et. Hayata benim gibi küsme, benim için olmasa bile bazen döndüğü oluyor. Onlardan biri sen olursun umarım. Hoşça kal anılarım hoşça kal. Herkese güzel günler, bol güneşler..

Böğürerek ağladım, ortalığı yıktım. Sakinleşemedim bir türlü. Gözlerim kan çanağına dönmüştü. Günlerce uyuyamadım yine. Sonunda ona karşı bir görevim olduğunu anladım, onun anısını yaşatmak için yaşayacaktım. Yolculuğa devam etmemi söylemişti, ne kadar düşsem de devam edecektim. Vazgeçmeyecektim, onu yazacaktım, onu ismini zikredecektim..

En sevdiğim ve en nefret ettiğim renk mor olacaktı. Nasıl olacaksa bu?

24.07.2021

Yaş..



Akan yılların getirdiğinden değil
Akıtılan damlaların getirdiğinden..
Yoksa ben yaşlanmadım..
Sadece gözlerim yaşlandı..
Yılları biriktirdim de harcayamadım..
Çok kişiyi uğurladım senden sonra da
Seninki kadar ağlayamadım..
Yeni bir yaş aldım..
Eski akıttığım yaşı hatırladım..

22.07.2021

Devam..

Gerek gerçek anlamda gerek mecazen geri dönmek bana göre değil. Geri dönmeyi hiç istemiyorum. Çünkü geri dönsem yine aynısını yaşardım, yapardım. Ruh halim hep böyleydi, zamanla soğuttum kendimi diğer insanlardan. Bilerek mi bilmeden mi fark etmiyor açıkçası. Düz bir adamdım yerine göre. Uğraşmazdım ve hala da uğraşmıyorum. Ne bir ilişki için ne de bir arkadaşlık için çaba harcamıyorum. Vaktinden evvel bezmişim dünyadan. Yapacak bir şey yok gibi. Keşfedilecek yollar kalmamış gibi. Alacağımı almış ve kendimi bırakmışım. Ne olursa olsun alışmışım. Hiçbir şey şaşırtmayacak sanırım beni. İstanbul ne kadar da yabani bir şehir. Taşı toprağı altın falan değil, burada her türlü kötülük var. Zenginlerin kendilerini sınırsız bir biçimde tatmin etmesini sağlamaktan başka işlevi yok. Zengin olsaydım da çekmezdim kahrını açıkçası. Neyse ne diyordum. Geri dönüşler yasak bana, ileriye sadece ileriye. Ama geçmişi aklından çıkarmadan ileriye. Kabuğu vakitsiz söküp kanatmaya devam yine..

19.07.2021

Desinler ki..



Sonucunu öngörmeden giriştiğim bir eylemdi.
Geçen günleri saymaktan sıkıldığım belliydi..
Öylesine geçip gidemezdim ya buralardan.
Teslim olabilmem için suç işlemem gerekirdi..
Yine de her şey eskisi gibiydi, değişmezdi.
Bensiz de etraf güzeldi, yaşam işlerdi.
Geriye sadece deftere bir tarih atıp,
O gün ölmek kaldı...
Desinler ki arkamdan biraz yaşadı, 
Çokça çekti, bir hayli ağladı..

16.07.2021

Yine..



Bir daha gelmem der yine gelirim..
Sözler verir, sözler bozar yine gelirim.
Başka kasabalar üzerinden geçmişim.
Ve bu kadar sarsıntılıyken geçmişim.
Üzülür, sevinir, acıkır, susar yine gelirim..
İstemesen de, beklemesen de
Sen olmasan da senin şehrine..

15.07.2021

Şehri İzledim Bir Gölgeden..



Yaşlı bir çınara sırtımı dayamış çökmüşüm gölgesine. İnsan manzaralarını gözlüyorum. Çok acelesi var onların, hızlı hızlı geçip gidiyorlar önümden. Ben de hızlı geçtim mi bu alemden, düşünüyorum. İnsanlara iyi mi geldim, kötü mü geldim? Yoksa hiç umurlarında bile değil miydim? Ellerine dokunduğumda, tokalaştığımda soğuk ellerimden ürperdiler mi hiç? Bu çınar arkadaşlık etti bugün bana. Başkalarının sıcağını çaldığım gibi, onun da gölgesini çaldım. Bir süreliğine de olsa terk ettim kaosu. Günah çıkarttım düşüncelerimle. Şehre dik dik bakıp, alay edebildim onunla. Kaç kez geçtim buralardan, hiç durup soluklanmadım. Buralarda rüzgar deniz kokuyormuş..

Ortasından başlardım hikayeye, artık sonundan başlıyorum. Değişik sonlardan yeni girizgahlar yapılabilir mi? Doğum da bir sonuçtur neticede. İçimde biriktirdiklerimi artık serbest bırakma vaktidir. Öyle boca etmeyeceğim bir anda. Filmlerde uyuşturucuyu şırıngayla zerk ederken önce biraz kan çekerler ya sonra da yavaş yavaş enjekte ederler. Aynen öyle toprağa bırakacağım içimdekileri cebime önce biraz toprak atarak..

13.07.2021

Takılı..


Mutlu günleri beklemeyi seviyoruz, geleceği kesinmiş gibi. Kimse aldatmasa bile kendimizi aldatmayı tercih ediyoruz...

Daha yeni binmişim Amerika otobüsüne, suda da gider bu otobüs. Ama işte hayaller o kadar yakın değil 1 yıl kaybedeceğim kesin yine yollarda. Neler kaybetmedim ki, kaybolan zamana üzüleyim. Kısa kaldı ip inmek isterken bu kahrolası düzenden. Maskara oldum el aleme, bir gösteri sundum istemeden ortasında sallanarak zembereğin. Otu boku izleyen millet bunu da kaçırmadı. Başkalarının acıları, başkalarına keyif oluyor. Sen yine yargıla beni, ilgi iste, alaka iste, ne istersen iste. Bende olmayanı iste her zaman. Sonra kaçıp git, bir başka ademoğlunun koynuna. Eskilerden bahsediyorum, yoksa artık takılmıyorum bu konulara. Kıçımın delik deşik olacağı varmış iğnelerle. Benim sevmem demek, saplanmak demek. Çamura saplanmak çoğu zaman, bazen kara saplanmak. Neticede ilerleyemiyorum, ağaç dalına takılmış bir poşet gibiyim. Biri müdahale etmezse hep orada kalacağım. Siz ise reklamları izleyeceksiniz, kim önem verir bir poşete, sebze meyve poşetleri gibi beleş. 25 kuruşunuz da sizde kalsın..

12.07.2021

Mesafe..



Kısa mesafe koşucuları beni iyi anlar. Kısa mesafe koşucusu olduğumdan değil. Anlık çabalarımdan dolayı. 100 metrede 1 saniye geriye düşsen toparlayamazsın mesela. 5 bin, 10 bin metrede toparlayabilirsin ama. Hem nefesim yetmediğinden, hem tahammülsüzlüğümden yarıda kalan çok şey var. Koşmak gerekmiyordu çoğunda, sadece ortalama bir tempoda ilerlemek mümkündü. Ama gördüğüm manzaralar güzeldi, durup fotoğraflama ihtiyacı hissettim. Ben durduğumda onlar gözden kaybolmuştu, yetişememiştim..

O saniyenin önemi var, çünkü ömür 10 bin metre kadar uzun olmayabilir. İlla ki yarım kalacak çoğu şey, yapmadığın/tatmadığın çoğu iş ve his olacaktır. Bazen koşarcasına, bazen yürürcesine yaşıyoruz. Neye koşup neye yürüyeceğimizi çok da bilmiyoruz aslında. çoğu zaman da çakılıyoruz olduğumuz yere. Nihayetinde hayat bir şekilde kaçıyor, pişmanlıklar da bunun bir sonucu. Çok geç kalmışlık ya da haddinden erken gelmişlikten ziyade; tempoyu tutturmak, zamanlamak ve senkron kaydırmamak önemli..

Denk getirmek önemli..

Ve ben hiçbir zaman denk getiremedim. Yaşamakla, yaşamaya çalışmak arasında gidip geldim..

10.07.2021

Gayriciddi..

Elinde sadece hayatın var, dünyaya kapalı gözlerinle geldiğinden bu yana. Bunun dışında her şey kaybedilir ya da kazanılır önemli değil. Hayatını kaybettiğinde, kaybedersin..

Yeniden başlamak her zaman yorucudur, insan bilgisayar formatlamaya bile üşeniyor nihayetinde. Kendimi o kadar çabuk dolduruyorum ki. İçimde çöpten dağlar birikmiş, çok zaman sonra fark ediyorum. Bir detaya saplanıp, hayatımı harcıyorum. Bu durumdan zevk alıyorum belki de. Şu bina yanarken gülümseyen küçük kız çocuğu gibi. Yanan beyin hücrelerim ve bütün benliğim de olsa gülüyorum artık bu duruma. İş işten geçiyor çünkü biliyorum. Bir yeniden başlayış daha kaldıramayacağım artık. Geçen kaçıncı hafta saymayacağım. Bugün hangi gün onu bile bilmeyeceğim, umurumda olmayacak yani. Karşılaştığım insanların yüzünü 5 saniyede unutacağım. Gerek yer kalmadığından, gerek bir işime yaramayacağından..

8.07.2021

Sonsuza..



Öyle değil gibi gelir ama öyle
Satılık bedenlerin kiralık ruhları
Aramaktan vazgeçerler artık kayıpları
Atılan metelik dik gelir seçemezsin bir tarafı
Görüyorsun ya sonsuza dek
Kapılar kapalı, kulaklar tıkalı...

3.07.2021

Neden, Neden..


Gökyüzünde görünmez bir kanca asılı
Unutulmayan geçmiş de o kancaya asılı
Yer değiştirme, bu hep böyle
Sonsuza ilerlerken avunacak bir şey söyle
Ne mümkün ki..
Gerçeği düşün, fark et yalnızlığı
Ve bu karmaşık düzendeki sıradanlığı.
Çamaşır sepetini suyla dolduramamak gibi
İçindeki boşluk da dolmaz çünkü delikli..
Başlangıcı sırayla, sonucu ise belli
Bir gün belki anlayan çıkar yaşamın nedenini..