Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

1.12.2020

Teşekkürler..

Karanlık birkaç adım ileride başlıyor.

İrili ufaklı mutluluk taneleri saçılı etrafa ama benden uzak.

Doğum günü yalnızlığıyla karıştırmışım gün aşırı yalnızlığı.

Hissizliğin içinde damlayan bir içimlik karamsar satır.

Hoşça kal dediklerime bir daha, diyemediklerime ilk defa..

Dansa ritim tutmanın gereği artık kalmadı.

Uzun yürüyüşler yormadı, çünkü ayaklarım değil, ellerim dayanılmaz ağrıyor.

Hatırlayamadığım yüzlerin hüznünü karalamak zormuş.

Susmaların baskısı yazmamı engelliyor ki, problem değil.

Kimsenin haberi yoktu zaten, o da değil..

Muharebenin ortasına doğru ilerlemişim, geri çekileceğime.

Namluların ucunda tanınmayan nefretler.

Amacım daha fazla yaşamadan ölmek

Sonsuzluğun hükmü zaten kürek..

Uyuyup uyanınca geçer diye bir inancım vardı.

Bir de pakete ters koyduğum sigarayı yaktığımda dileğim gerçekleşir sanırdım

Tüp kamyonunun arkasında takılı kalmış masumiyetim

Demem o ki bu blog da ıssız artık

Yazacak son dermanım bu satırları yazıyor işte

Dolaba giriyorum

Kalemimi kırıyorum.

Vazgeçiyorum..

Teşekkürler..

23.11.2020

Hakikat..



I.

Bir demir perde örtmüştü hayatımı sürdürdüğüm tüm odaların pencerelerini. Birkaç küçük ışık huzmesinde insanları anlamaya çalıştım, anladığımı sandıklarım oldu, hiç anlayamadıklarım çoktu. Bu düzende yerim yoktu. İdare edenlerdendim ben, ne olursa olsun. Bana "nasılsın" diye sorduklarında bile idare eder diye cevaplıyordum. Bir cevabım vardı, öğrendiklerimden ziyade içgüdülerimin verdiği cevaplar, dışa vurmasam da beni teselli etmeye yarıyordu. Sonra sıkıldım bu cevaplardan, kimlerin ne dediklerini iyi ya da kötü olsun, duymak istemedim. Gün ışığı açlığı çekiyordum doğru, ama lambalarımı da kıstım sonunda. Gözlerim körlüğe alışmalıydı. Kendimi yaralayacak yaşları da geçmiştim, benden kimsenin haberi olmamalıydı artık. Bana koşmamalılardı, yardım için, çünkü beyhudeydi. Canlarını sıkmamalıydım. Bu konuda başarılı oldum, hatırlatmadım kimseye kendimi. Satırlarda intiharlarım saklıydı, her gün değişik metotlarla öldürdüm kendimi, kalemlerimle. Bazen çırılçıplak astım kendimi doğalgaz borusuna, bazen kolayla birlikte yuttum kutularca antidepresanı. Bu yazdıklarımı gerçekleştirmekten beni alı koyan tek sebep "ya ölmezsem" düşüncesiydi. En büyük fobim yaşamla lanetlenmekti ve bu lanetin en uç sınırı da, başkalarına muhtaç bir biçimde yaşamla lanetlenmekti. Bu fobimi en azından kendim çağırmak istemediğimden erteledim intiharlarımı..

16.11.2020

Gidebilmek..


Yağmurun yağmadığı günler azdı, ama sokaktaydı çocuklar. Bir an kesildiğinde, toprağın çamuru biraz kuruduğunda misketler çıkartılırdı cepten. Oynardık yeniden başlayana kadar. Günler böyle ilerlerdi. Çoğu zaman yıpranmış basketbol topumla, yağmur altında potaya atış yapardım. Sırılsıklam olmam sorun teşkil etmezdi. İnsanın çocukluğunu yaşamak istemesi kadar doğal bir durum yoktur. Aykırı bir çocuk tanımıştım o yıllarda, bayağı asi biriydi. Tek başına karar veren lider ruhlu bir çocuktu. Onu çok sevmiştim. Bisikletlerimizi ilçenin her yerine sürdük, ıssız ortamlarda manzarayı izledik. Bana sigara ikram etti. Kırmadım onu, ama içmesini bilmediğimden ziyan ettim sigarasını. Adını unuttum, o da benimkini unutmuştur. Zira bir eğitim dönemi kadar kalmıştım o ilçede, sonrasında bok var gibi İstanbul'a geri dönmüştüm.

Gelişmiş türden ilçelerden değildi size göre. Yabancı gibi davranmazdı kimse kimseye. Bir memleketim olsun isterdim orası gibi. Bir köyüm olsun isterdim. Bu suni ortamda, her yer güneşli olsa ne yazar. O güneşte birbirini düşman gibi süzen karşıt insanlar çoğunluktaysa. Bisikletini kapının önüne bırakamazsın 5 dakika burada. Trafikte bir acemilik yapsan vurabilirler bile. Burada doğdum, bütün sülalem burada. Ama gitme vaktidir artık. Bu kaostan, stresten, pahalılıktan, keşmekeşten kaçmak gerekiyor. İstanbul sizin olsun, tepe tepe kullanın.

5.11.2020

Öteki..


Doğduk farkında değildik, öldük farkında değiliz. İşte budur halimiz, hala delirmediğimize göre kabullenmişiz bu boşluğu, hissizliği ve farkındalık eksikliğini..

Benim hayallerim yok sevgili okurlar, belki küçükken futbolcu, ergenliğimde de kaptan olmak istemiştim. Ama sonrası yok. Tek başına hedefe koşan biri olmadım ki ben, birinin beni yöneltmesi, hazırlaması, teşvik etmesi gerekiyordu. Ben zayıftım, çok zayıf. Elbette bir başına çoğu şey başaranlar az değildir bu dünyada. Bu doğarken kazanılan bir özellik değil biliyorum, işte yaşamak için neden bulamamama bağlıyorum bu sorunu. Çok çekmişimdir ama buna sığınamam. Aç kalmadım hiç, evsiz kalmadım, ailesiz kalmadım. Benden daha çok çekenler büyük bir çoğunluktadır biliyorum. Dediğim gibi hazırlık yapamadım bu hayata. Yaşamak, özveri istiyor en çok ve bu bende yok. İnsan ölümünü kesinlikle bilemez. Beklenmedik ani bir ölüm yaşamazsam, ya koah'tan ya akciğer kanserinden acı içinde öleceğimi tahmin ediyorum. Çünkü sağlıklı nefes alamıyorum şimdiden daha. İki sokak hızlı yürüsem nefes nefese kalıyorum. 20 yaşında başlamıştım sigara içmeye, şu an 31 yaşındayım ve bende olumsuz etkiler çıkmaya başladı. Babam ne biçim çekiyorsun sigarayı diye fırçalıyor beni, gerçekten de haklı. Uzun bir sigarayı 7,8 nefeste bitiriyorum. Bu durumu da yaşamak istemememe bağlıyorum..

23.10.2020

Bir Keresinde..


Ayrılıklarla yollar da ayrılır, kaldırımlar da.
Karşılıksız bakışlar vuku bulur, karşı kaldırımlarda.
Bıraktığım mutlu anlar, akan trafiğin ortasında..
Bir çeyrek yaşama sevinci daha bıraktım.
Eski sokağımda..

Ne oldu diye sorar birkaç tanıdık yalandan.
Hiç derim, uzatmadan..
Gözlerim kaşınır, vücudum ağla der, ağlamam.
Hep derim içimde, geçti, geçecek sonradan..
Oysa ucu yanık mektuplar, dolabımda..

17.10.2020

Gün'e..


Bugün de sıradan bir gün. İlk ağladığım gün..

Bugün benim doğum günüm, kaç defa hayattayken denk getireceğimi bilmediğim, belki de son kez görebileceğim bir gün..

Sizde de öyle oluyor mu bilmem ama yaş aldıkça doğum günü heyecanı da azalıyor. Bir zamanlar çetele tutardım, kimler hatırlayacak ailem dışında sevdiklerimden diye. Minimum 3 kelimeyle kutlayanlar bile sevindirirdi beni. Hiçbir zaman da parti vererek kutlamadım bugünü. Telefon dışında sevdiklerimle bir araya gelip bir tatlı muhabbet de edemedim. Sonunda sevdiğim kimse kalmadı, ama öncesinde beni seven de kalmamıştı..

Kimlerin arayacağını biliyorum bugün beni, kimlerin aramayacağını da. 3 kez kan bağışında bulunmuştum, Kızılay her doğum günümde mesaj atıyor. Bugün de atacaktır. Gerçi otomatik olduğundan bir anlam yormama gerek yok bu tarz mesajları. Hey gidi ben, yol kısalıyor galiba. Daha yeni eğlenmeye başlamıştım. Şaka tabi, uzun zaman önce eğlenmeyi bırakmıştım. Macera mı, uyumak daha iyi. Sadece istatistiğin tutulduğu bir gün, levh-i mahfûz'da hepsi yazılı. Bilemediğimizden şaşırıyoruz bazen, bazense tahmin edilebiliyor nasıl geçeceği. Ben tahmin edenlerdenim, başında sonunda ölüm olur mu bilemem tabi. Ama sıkıcı, alelade bir gün geçireceğimi biliyorum..

22.09.2020

Siyasi birkaç kelam..



Gündoğumu her yerden güzeldir, görebilirsen. Aynı şekilde günbatımı da denizden, karadan fark etmez güzeldir. 8 milyarlık dünyada kaç kişi, kaç kere tanık olmuştur bu doğa olayına. Hiç saatinizi kurup, uyanıp doğuya baktınız mı? Kaç kere?

Yaşayabilmek için yaşamın sunduğu her türlü güzelliği atlıyoruz. Belki yaşadığımız coğrafya buna mani oluyor, insan profilleri, siyaset ve statülerimiz buna izin vermiyor. Özgür değiliz belki de, eleştiremiyoruz, irdeleyemiyoruz, yayınlayamıyoruz ve bastırılıyoruz. İçimizde neler biriktirdik böyle, hala mı test ediliyoruz. Birkaç nesil heba ettik, daha da edeceğiz gibi duruyor. Dünyanın bu denli güzelliğine karşı, insanların bu kadar çirkinliği, nasıl dengede duruyor? Burada doğmuş-büyümüş, yemiş-içmiş, hava almışız. Biz niye kaçıyoruz ki? Her seçimden sonra ekşisözlük'te bir başlık popüler oluyor. "Türkiye'den ..... olup gitmek"

Aslında senin-benim partimde kazansa, muhalif olmak önemlidir. Herkes her şeyi eleştirebilmeli, olabildiğince az kusurlu bir yönetim için, insanların zayıf noktaları eleştirmesi lazım..

Hiçbir zaman bloğuma siyaset içerikli bir yayın yazmamıştım, ama dikkatim dağılmaya başladı artık. Her gün gündem değiştirme uğraşları, beyinler yanıyor. İnsanlar da yanıyor, zehir içerek, kendini yakarak, asarak hayatlarından vazgeçiyorlar. Bu düzen illa ki böyle gitmez biliyorum. Ya daha da kötüleşecek, ya da iyileşecek. Şu bir gerçek ki gücü eline alan zehirleniyor. Yapmam dediği her şeyi yapıyor, insanın doğası bu belki de. Nerden geldiğini unutması..

10.09.2020

Zargana..

Genelde hissettiklerimi ve yaşadıklarımı yazıyordum buraya. Ama en önemli kısmını yazmamıştım. Şimdi onu yazacağım tabi isimler ve mekanlar kullanmamaya çalışacağım. Bu yaşadıklarımı genelde içimde tutuyordum çok kişiye anlatmamıştım, anlattıklarıma ise inandıramadığım olmuştur. Başlıyorum..


1989 yılının son aylarında dünyaya adım attım. Babam gazeteciler cemiyetinin lokalini işletiyordu, annem ev hanımıydı o zamanlar. Zenginlik içinde dünyaya gelmişim, hastane odasında televizyon bile varmış. İnanılmaz bir yağmur eşliğinde doğduğumdan babam önce adımı tufan koymaya niyetlenmiş. Ama cemiyetten dolayı adım konmuş işte. Beylerbeyi'nde 1.5 yaşına kadar yaşamışım, 3 tekerli bebek bisikletlerine bindiğim anlar olmuş. Kısa bir süre sonra annemle babam boşandı. Babam kötü günler geçirdi, hastaneye yattı. Babamla başbaşa kalmıştım. Ama hem işlerini yürütüp hem bana bakması zordu. O yüzden Milliyet gazetesine bir ilan verdi. O ilana cevap geldi ve yeni ailemin yolunu tuttum. Eşikten içeri girdiğimi elimde bezlerimin olduğu bir torba tuttuğumu hayal meyal hatırlıyorum. O gün hayatım bambaşka bir yöne evrilmişti işte..


3.09.2020

İsteklere Ket..


Yeni yıla kadar ara vermiştim, ama yazmadıkça da çok eksik hissetmeye başladım. Ara ara iznimi kırıp yazacağım şimdi yaptığım gibi..

Bugün isteklerden bahsedeceğim..

Ne kadar çok olsa bile, daha da fazlasını istiyor insan. Çok sevilsen de yetmiyor, çok malın - mülkün olsa da yetmiyor. Zirve diye bir şey yok, sonsuza çıkmak istiyorsun. Hep yükselmek belki en tatlısı duyguların. Sonu varsa ve oraya çıktıysan, bu kadarcık mı? diyerek daha fazla da yaşayamazsın belki de. Milyonerler, milyarder olmak ister; milyarderler ise trilyoner. Bu böyle telaffuzunu bilmediğim sayılara kadar gider. Bu işin maddi boyutuydu..


Bir erkek olarak duygusal anlamda bakacak olursam. Maymun iştahlı biri olduğumu biliyorum. Bana değer veren herkesten daha fazlasını beklediğim kesin bir durumdur. Öyle ki isteklerim hiç bitmez, yapıldığında bile başka bir isteğim dilimin ucunda hazırdır. Böyle böyle içime çekildim. Kötü bir karakter olduğum için utanmaya başladım sonunda. Kötüye dönüştüm diyemem, zira kötü yanlarımı bastıracak gücüm vardı bir zamanlar. Güçsüz olduğumdan kötüyüm artık. İnsan kötü olduğunu anladığında kenara çekilebilmeli, yol vermeli arkadan gelenlere. Kimsenin hayatına dokunmamalı ve onu yönlendirmeye çalışmamalı. 2. kişi, 3. kişi olmamalı. Acı ve zaman zaman ekşi yaşadığı günlere çizik atıp ölüp gitmeli..

15.07.2020

Ara..



Bugüne kadar özellikle bu yıl için çok paylaşım yaptığımı düşünüyorum. Kendime izin verme kararı aldım. Bu senenin sonuna kadar paylaşım yapmayacağım. Düzenli okuyucularım var mı bilmiyorum, varsa merak etmesinler. Aslında blog siteme değil kullandığım diğer sitelere de ara veriyorum. Biraz kabuğuma çekilmem iyi gelecektir. 2021'de hala hayatta olursak görüşürüz..

14.07.2020

Kırmızı Satır Başları..



Umut başkasında değildi hiçbir zaman, sadece başkasında aramak işimize geliyordu..

*

Tuzlu suyun içindeymişim meğer bir süredir, yere bastığımda hem kanadığını fark ettim yaralarımın, hem acıdığını..

*

Kralların soytarıları var, soytarıların da kralları. Dünyada her şeyin bir karşılığı var. Eş de olsa zıt da olsa, insanların birlikte yeşerttikleri/çürüttükleri hayatları var..

*

İnsan da kırıldığında keskinleşir, tıpkı ayna, cam, porselen gibi kırıldığı yerden keser herkesi. Çıplak elle topladıkça daha da olasıdır kesmesi..

*

Bir şeyler eksiliyorsa yaşantından, çok üzülmemelisin. Çünkü hafif  yük daha çok yol aldırır sana bunu bilmelisin..

12.07.2020

888..



Yana yatırınca daha anlamlı olabilir bu sayılar. Sonsuzluğun sonsuzluğunun sonsuzluğu, belki hep yaşayacak, belki hep ölü kalacak. Ama hep bir anlamı olacak..

Anladım ki savaşmadan, barış olmuyor. Yerler, insanlar, iklimler savaşmayı gerektiriyor. Fiziksel bir savaş değil, hiç duracağa benzemeyen sinir harpleri. Kendinle veya başkasıyla, ne kadar da hevesliyiz bitmeye/bitirmeye. Dünya mutsuzluğuyla mutlu insanlarla dolu. Alıştıklarından olabilir, düzelmeyeceğinden emin olduklarından. Gerçi mutsuzluğu seven ona aşık olan insanlar da vardır muhakkak. Yakın zamanda böyle konusu olan bir filmde çıkmıştı. Çok aramış mıyızdır kendimizi başkalarının aynalarında? Öyleymiş..

10.07.2020

Sonuçlar..



I.

Gerçekler deniz gibi.
Ve hayallerim biçimsiz bir taş, atıldığında batan.
Yassı taşlar kadar sekebilsin isterdim üzerinde
Mesele çok yol almak değil
V durağından binip Z durağında insem de mutlu olurdum..
Y durağı kâr kalırdı yaşanmışlıklara.
Oysa hep eksildi mâna
Ağaçtan da toplanmıyor ki..

II.

Rahatsızlık barikat kurmuş, içimin tam ortasına
Ne nefret çıkabiliyor, ne huzur girebiliyor.
Görünen o ki bu çöküş, diğerlerinden farklı
Ne geçici ne de anlamlı.
Birde,
Bilmeden unutmuştum onları,
Halbuki bileğime düğüm atmıştım iplikten
Hatırlamak istiyordum ölmeden
Tamamı gelmedi ki devamı gelsin
Bu da böyle basit bir hikayeydi..

6.07.2020

Ayakta..



Yeniden başlamak mı, yoksa köstebek tüneline girmek mi gerekiyor güneş bu kadar parlakken? Sıcağa mı hasret kalmışım, titremeye mi? Ne anlayabiliyorum olan bitenleri, ne de hissedebiliyorum. Çoğunlukla beni aşan konular bunlar. Zaten bu yüzeysellikle de hiçbirinin içinden çıkabilme ihtimalim yok. Duruma uygun bir atasözü veya deyim söyleyin bana. Atalarım yaşamıştır deyip biraz rahatlarım belki..

Geriye gidemem daha fazla, çünkü duvara yaslanmışım artık. Korkularım etrafı adım adım karartarak yaklaşıyor. Onlar karşısında babasının cebinden bozuk para aşıran bir ufaklığa dönüştüm. Gerçi bir küçük tokat yemekle hesabı bitiremem bu sefer. Kiminin güldüğü, kiminin ağladığı ve kiminin elinde çekirdek mimiksiz takip ettiği bu şovda, yer bulamadım kendime. Tıslayan ikaruslarda hep ayaktaydım. Kapısı kapanmayan minibüslerde bir ayağım havadaydı. Köküm yoktu ama bana tutunurlardı. Bir kapı kolu kadar olmasa da kullanıldım. Slogan bulmam gerekiyordu sayılmam için. Taraf seçmem gerekiyordu bertaraf olmamam için. Ortasındayım duvarın, ortasındayım dünyanın ve Amerika da uzak, Çin de.

2.07.2020

Düşüşler..



Kaçıncı kattan düşeceğime bağlı kaç saniyede çakılacağım. Kesinlikle düşeceğim belli olduğundan daha fazla kat çıkmamalıyım belki de. Düşerken pişmanlıklarım ve acılarım havada kaldığım müddet uzadıkça daha da çok gözümün önüne gelecek çünkü. Hayata veda ederken yaşayamadıklarını düşünmemeli insan. Düşünse bile çok kısa sürmeli..

Şairin dediği gibi güzel havalar mahveder mi insanı? Yoksa bu bir bahane mi? Mutlu olmanın yolu seçimlerimizden geçiyor. İyi seçici olmadığımızı düşünüyorum çoğunlukla. Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla bezeli sözü kadar doğru bir söz yoktur bana kalırsa. Cezbedilmek çok kolay, nefsi kontrol edememek, her seferinde baltayı taşa denk getirmek de. Derdim hata yapmak değil, hataların büyük ölçekli olması. Çünkü bir yıkımdan sonra toparlanmak her seferinde zaman kaybettiriyor. Kaldı ki en verimli yıllarında büyük bir hataya düşmüşsen, vicdanınla hesaplaşmak kadar zor bir şey de yok. Kaç kez hüküm yemişimdir vicdanımdan? Kaç kez rüyalarım distopyalarla sınırlandı? Cevapları saklı soruların. Soruların, kesintilerin ve yolun sonu yok. Bu sonsuz döngü içinde mutluluğu köşeye sıkıştırıp ona sahip olamazsınız.

25.06.2020

Bir Mektup..

Sevmeyi beceremedim ben, belki sevdim sandım her defasında..

Sevmenin, sevilmekle bir ilgisi yok. Bir kuşu, ağacı, çiçeği, kar ve yağmuru sevebilmek gerek bir insanı sevebilmekten önce. 

Yağmurlu bir günde ilk adımımı attığımdan beri dünyaya, geliştiremedim kendimi duygusal anlamda.

Arka mahallelerde küfürlerle ve kavgalarla büyüdüm, bana bakanların, gerçek aileme küfürlerini işittim. Bir misafirliğe gittiğimizde sürekli işaret parmağının sallanmasıyla yola getirildim de. İnsana değer vermeyi yarım yamalak, kenarından köşesinden öğrendim. 

Şimdi yalnızsam biraz da cahilliğimden, cahil dediysem herkes alanı dışında çoğu konuda cahildir. Ancak benim cahilliğim; insanların davranışlarından çıkarım yapamamaktı. Kimseyi teselli edemedim, kimseye yardım edemedim ve çok kolay sildim attım insanları hayatımdan. Bu cahillik ayıplanmalı işte..

24.06.2020

Macbeth'ten Aforizmalar..



"Çoğu zaman, başımızı belaya sokacak işler yapmamız için, şeytan doğru bilgiler verip önemsiz şeylerle bizim aklımızı çeler. Sonra da en ihtiyacımız olduğu anda bize ihanet eder."

"Korkunç düşünceler karşımda duran korkunç şeylerden daha beter. Cinayet kafamda henüz bir hayalken şu zayıf benliğimi öylesine sarsıyor ki, iş henüz düşünce konusundayken boğuluyor. Doğmadan ölen bir çocuk gibi."

"Gel karanlık gece, cehennemin en koyu dumanına bürünerek, gel ki keskin bıçağım kendi açtığı yarayı görmesin."

"İlahi adalet, içinde zehir sunduğumuz kadehi kendi dudaklarımıza içiriyor."

"Bir erkek gibi olmak için gereken her şeyi yapmayı göze alırım. Ama daha fazlası erkeklik değildir."

Hamlet'ten Aforizmalar..



"Kanımız bir; fakat cinsimiz ne kadar ayrı!"

"Kırıl ey kalp! Çünkü dilimi tutmam lazım."

"Yerin bütün toprağı üstüne örtülse bile cinayet kendini belli eder."

"Herkesin fikrini dinle; fakat hükmü kendin ver." 

"Gündüzün niçin gündüz, gecenin niçin gece ve zamanın niçin zaman olduğunu açıklamak, geceyi, gündüzü ve zamanı israftan başka bir şey değildir."

"Yıldızların yandığına inanma
İnanma güneşin döndüğüne
Her doğruyu yalan bil
Fakat seni sevdiğime inan."

20.06.2020

Yüksek Duvar ve Kısa Merdiven..

O kadar da yeniliklere açık değilim galiba, çünkü yenilik; eski bir dönemin üstüne daksil çekmek demek. Yeni bir arkadaş bulursun, eskisini unutmasan bile önemi azalır gözünde. Yeni telefon, bilgisayar, elbise, ayakkabı diye uzar gider bunlar. Eski, yeniyi bulunca fazla dayanamıyor. Ben silmeyi beceremeyen bir insan oldum hep. Hiçbir zaman atamadım çoğu şeyleri, fiziksel veya zihinsel fark etmedi. Ümraniye çöplüğü kadar olmasa da çok çöp biriktirdim. Bir gün patlarım belki de kim bilir. Yeniliklere belki de yer yok ve yer açasım da yok. Yaşadığım ve yaşamamı sağlayan her şey hancı olmuş artık yolcudan çok. Gelip de gitmemişler, anahtar yaptırıp vermişim onlara. Balık istifi yolculuk etmek isteyene hayır diyemem tabi. Ama hem yol uzun, hem hava aşırı sıcak. Yazık olacaktır sizlere. En iyisi mesafeyi korumak "Hop, hop temas yok" gibisinden..

13.06.2020

Öz..

Bir kumarbaz değilim belki, ama bu oyunu kazanmak için nelere ihtiyaç olduğunu biliyorum. Cesaret olmalı, şans olmalı ve ne yazık ki sabır olmalı. Sabırsızlık her zaman kaybettirir, ne kadar cesur ve şanslı olursan ol ve unutma hayat bir kumardır..

Pencereyle pencere demiri arasında yan yan gidiyor bir çocuk. Yetiştiği dallardan erik topluyor, o çocuk benim. Hayatın her evresinde sorunlar var sanırım. Sorunlar yaş aldıkça büyümüyor. Çocukluğundaki sorunlar o dönemler için büyük olabilir. Büyüdüğünde gülüp geçebileceğin şeyler değildir onlar. Dağına göre kar mevzusu biraz. Galiba unutuyorum çocukluğumu, sıkıca tutmuşum ama avucumdan akıyor kum gibi. Daha detaylı hatırlayabilirdim zira. Gereksiz bilgiler yüzünden anılarımı, özümü kaybediyorum..

29.05.2020

Puf..

Bir gün ansızın ölebilme ihtimali, unutmak, unutulmak için de geçerli olsaydı ya. Her yaşanan-yaşanmayan bu gereksiz yer kaplayan isimler/tarihler/yüzler puf dediğinde uçabilseydi ya..

Bellekler yıpranmış, ucuz bir saatin deri kayışı gibi, koptu kopacak. Hor kullanmadığın halde, bu zaman gel-gitinde hissettiklerin hep mi sarsacak? Anlatsan rahatlayamıyorsun, anlatmasan taşıyorsun. Fiziksel bir deformasyon değil ki bu. Ruhun kaçmak istiyor o lanet bedenden. Sen tutuyorsun, ölmüyorsun sonuçta ama yaşamıyorsunda.

24.05.2020

Bayram sabahı çocuklukları..

Bazılarını hatırlarım hala. Üsküdar Selimiye'de geçirdim çocukluğumu. Bayram'ı bende bütün çocuklar gibi beklerdim. En büyük motivasyon tabi ki harçlık ve şekerdi. 2'şer gruplar halinde bütün mahalleyi gezer kim şeker kim harçlık verdi diğer çocuklara haber verirdik. Zenginlerin oturduğu deniz gören villalara dahi giderdik. Kimse bizi boş göndermezdi. 90'lı yılların sonuydu. Kendi yağıyla kavrulabiliyordu insanlar. Hoşgörü her şeydi.

17.05.2020

Yaradılış..

Yazmakla bitmez bu beyaz sayfalar. Umudum o ki yazdıkça biter hissettiklerim. Kafamı yardığım, dizimi çizdiğim zamanlar hariç ilk ne zaman ağlamıştım? Binlerce başarısız girişimden ilki hangisiydi? Çok soru var aklımda. Hapsettiğim anlar yavaş yavaş geliyor ve gelecek hafızama. Dün uyumaya çalışırken ilkokulda yaşadığım bir an geldi aklıma. Numarası sıfırla bitenler tahtaya diyordu Meziyet hoca. Okul numaralarının son rakamlarını okuyup tahtaya kaldırır sözlü yapardı belirli aralıklarla herkesi. Benim numaram 390'dı. Çoğunlukla zayıf alırdım. Karnede kalsaydı zayıflar keşke. Hayatta da sıfır çekmeye devam ediyorum zira..

14.05.2020

Havalar Soğuyunca Gel..

Düşünceler keskin olmalı, bir bıçak gibi. Bıçağını bile öyle gel. Yara almayı seviyorum ne de olsa. Belki ilerde tavan arasına sakladığım cesaretimi çıkartırım ortaya. İş işten geçse bile korkak olarak ölmem. Aslında önemli değil teslim olarak ya da savaşarak ölmek. Askeri anlamda söylemiyorum elbette. Hayatla edilen savaş bahsettiğim. Teslim olmak; intihar etmektir mesela. Savaşmak ise hastalığa, maddi imkansızlığa, statüye, kısacası her türlü zorluğa göğüs germektir. Savaşmak gereksiz geliyor bana. Belki çoğu insan intiharını saat alarmı gibi 5 dakika değil de 5 yıl erteliyordur. Yaşamı benim gibi sevmeyenlere de saygı duyuyorum, sevenlere de. Bir mana bulabilmişler demek. Ne mutlu sizlere.

9.05.2020

Oysa..

Ufka yürüyerek erişebilir miyim? Nerede olduğumu bilerek kaybolabilir miyim?

Rastgele yaşamak yorucu ama bu sayede hala yaşıyorum belki de. Hayatımın saçma ve absürt taraflarıyla, tutarlı tarafları dengede. Bir gün kalabilirim belki bir düşüncede, bir gün pişmiş kelle gibi gülümseyerek çay demleyebilirim belki misafirime. Bir gün ne giden olur, ne de yanılan. Bir gün "bir gün" diye söze girişlerim de kaybolur..

6.05.2020

Öncesi Unutulmuş, Sonrası Bırakılmış..

Uzun zamandır öyle...
Alışmış ara sıra aynada denk geldiği yüz çizgilerine
Rüzgar girmese de camdan, üşümeye..
Böyle bir küflü yalnızlığın, rutinliğine..

İhtiyacı canlıya..
Hem banknota, hem kalbi atana
Umudu "hiçbir" zaman dönmeyecek devrana..

O duruma doğru ilerliyorum yaşarsam..
Herkesin gidişine arkadan mendil sallarsam..
Bu yabancı, tereddütlü, iğrenir bakışlardan kaçamazsam..

29.04.2020

Geceledikçe..

Beni tanıyanlar bilir, huysuz ve alaycı çoğu zamanda çekilmez biri olduğumu. Herkes değiştiği için değişmiyorum inatla. Çünkü iyiye değişmez kimse, iyi doğulur. Bebekken en masumsundur. Sonra üzerine çamur bulaşır istesende istemesende. Kurur bedeninde yıkasanda çıkmaz. Kabul edebildiysen ne mutlu, aynaya baktığında ne kadar mimik oynatsanda, değiştin sende. Ama yalan söylemek iyi hissettirir işte. Kandıralım kendimizi, en iyi yaptığımız şey bu..

Biz zamanı öldürüyoruz, zamanda bizi öldürecek bir gün ve tertemiz bir ölüm yakışmaz bizlere. Bolca ışıklandırılmış bu labirentte dönüp duracağız, çıkışı bulamayacağız çünkü çıkış yok. Gelir ve geçer, sıradakiler. Bir milyonuncu olduğun için üzülme seri akar bu sıra. Sende yaşayacaksın bir gün. Seni de ağlatıp, güldürecekler. Miktarlar değişken..


23.04.2020

Geç'ti..

Gökyüzü açık mavi, ne manzaralar vardır ne noktalardan. Oysa ben sisli havayı sevdim hep içim kasvetli olduğundan. Belki biraz görmemek için hiçbir şeyi. Denizin üstündeki sandalda olamayacağım, kaldırımda dondurma yiyen bir çocuk kadar mutlu hissedemeyeceğim için..

Bana "hatırlamak" gibi bir lanet bahşedilmiş. Kendimi yıpratacak kadar çok kullanıyorum bu özelliği. Bazılarına hala alışamamışım. Mesela yokuş aşağı bisiklet sürerken ellerimi bıraktığımda hissettiğim özgürlüğü biraz da korkuyu, şimdi hissedemiyorum. Elbette korktuğum anlar oluyor ama o günlerdeki gibi tatlı değil. 30 yaşında koca bir adamım elbette özgürüm. Ama özgürlük istediğin her şeyi yapabilmek değil ki. Dünyayı, insanları, toprağı kucaklayabilmek. Karşılıksız..

14.04.2020

Deneyemeyişler..

Sıkı tut balonunun ipini, biraz gevşetsen bile kayıp gidecektir. Sadece balon mu, hiçbir şey kalıcı değil. Ya uçar gider, çeker gider, kaybolur gider, tükenir gider. Öğrenemedin mi? Bizde gideceğiz birilerinin elinden. İsteyerek ya da istemeyerek..

Döneceğini bildiğin sadece güneş. Belki yağmur ama onun biraz daha bekletebilme ihtimali var.

4.04.2020

Siyah..

Hüzün küçük bir yol bulmuş asfaltta, çiçeklenmiş. Kontrol edemiyorsun demek ki. Kendimi sert ve korunaklı düşünürken bir bakmışsın çenemden yere damlıyor gözyaşları. Ağlamam dediğimde ağladım, düşmem sanıyordum düştüm ve ölmem dediğim anda öleceğim. Acıtmayan yenilgilere yaşam deniyor, acıtan yenilgi ölüm demek. Canın bedenden çıkması acıtır sanıyorum. Kimse kazanmıyor para insanların ürettiği saçma sapan bir materyal. Birde onun esiri oluyorlar. Huzuru, güveni, sağlığı, zamanı satın alamazsın. Yaşlandığında trilyoner ol, gençliğini satın alabilir misin? Yani muhakkak bir şeyler kaybediyoruz, paradan daha değerli şeyleri..

31.03.2020

Seyir..

Yolda hızlı bir şekilde giderken, kartondan yapılmış bir polis arabasından tırsmaya benziyor bazı korkularım. Basit korkular biriktiriyorum sanki. Korkmadan yaşanmayacağını tecrübe edenlerden duydum..

Bu seyirde vardığım yerlerden daha fazla yolda kaldım. Kimse de durup yardım etmedi açıkçası. Hep tek başınaydım, bu yüzdendir ki favori şarkım Kesmeşeker'den "Tek kişiyim ben hala" oldu. Bazen çıldırdığım oldu yalnızlıktan. Ama yalnızlığın öğrettiği çok şey oldu. Kişilere bağımlılıktan kurtuldum. Kimse beni rezil edemez artık, körü körüne hiçbir şeye bağlanamam artık. Öfke kontrolünü becerebiliyorum. Bir şey kıracak kadar, duvarları yumruklayacak kadar sinirlenmiyorum. Birinin esareti altına girmek çok kötü bir duygu. Ben bunları yaşadım zamanında. Gerçekten de belirli bir vakit geçince düzeliyorsun. Sular duruluyor ve kendini buluyorsun. Geçmeyecek sandığın her şey geçiyor. 8-9 yaşlarında bakıcı ailemin yanındayken bir an önce büyüyeyim diye Tanrıya yalvarıyordum. O derece zor durumdaydım. 20 yıl kadar geçmiş üzerinden, büyüdüm nihayetinde. O sorunlarım geçti ama başka sorunlar peydah oldu. Bunlar da geçecek ve sonunda ölüp gideceğim. Ne mutluluklar kalıcı ne de acı veren duygular. Böyle olması gerçekten insan için en iyisi..

26.03.2020

Sızı..

Ölmek için de biraz enerjin olmalı. Ölemeyecek kadar yorgunum şu sıralar..

Yatağa boylu boyunca uzanıp tavana dikerdim gözlerimi. Bir süre öyle baktıktan sonra kapanırdı gözlerim. Her şeyin bir nedeni var mı? Yaptığımız her etkinin bir tepkisi. Biraz eylemsizlik iyi gelebilir bünyeme. Belki sosyal medyadan çekmeliyim kendimi sadece bu blog açık kalmalı. Hayat bulanıklaşıyor gitgide. Sadece ben değilim bunalan, herkes bunalıyor. İçine ediyorlar dünyanın sonra bunalıyorlar işte. Böyle bir oksimoron..

Karanlıkta yol alıp, aydınlıkta ulaşma devri bitmiş benim için. Sadece saklanma ve kaybolma devri başlamış. İçim kapkara, bir sırma bile girmiyor içeri. İstek kalmamış, mücadele gücü bitmiş. Tedavülden kalkmışım. Öyle olsun...

Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde, hicranını yalnız başına çeksin bakalım..


21.03.2020

Huylar ve Sanrılar..

Küçükken oyuncak bir motosikletim vardı, halının üzerinde gezdirirdim. Belki bir yıldan fazla öyle oynadım onunla. Sonra kurcalarken bir düğmesi olduğunu farkettim. Düğmeye bastığımda tekerlekler dönüyordu. Üzerinde dengeyi belirleyen bir nesne olmadan kendi başına gidebilir miydi iki tekerli motor? Yapmışlar ama. O günden bu yana dikkatimi geliştirmeye çalışsam da, hep boş denemelerimden sonra yeni bir özellik fark ediyorum her şeyde. İnsanların farklı farklı özellikleri var. Ömrünün sonuna kadar yaşasanda, her şeyini bildiğin bir insanın seni şaşırtacak bir özelliği çıkabiliyor. Evriliyoruz iyiye ya da kötüye. İyi hislerimizi de bastırıyoruz kötüleri de. Açığa çıkıp, çıkmamasında mesele..

12.03.2020

Kesintiler..

Kesintiye uğrayan çok şey oluyor yaşadıkça. Sesimizi çıkarmıyoruz veyahut görmezden geliyoruz. Sevgi, saygı, hoşgörü hatta insan kesintileri. Yalnız, köhne hikayeler doğuruyor. Ben de içindeyim, sen de içindesin bu hikayelerin..

Vurdumduymaz insanoğlu hiç aramayacak kesintileri. Bir şey kaybettiğinde hayat akacak yine. Çünkü ruhumuz tembel, düşünmemek güzel ve basit. Belki yukarıda saydığım kesintileri de internetten sipariş edip, ayağınıza kadar getirtirsiniz. Ama çok para ödersiniz benden söylemesi..

26.02.2020

Sonsuz Yazı..

Renkler Kararırken isimli kitabımdan. 

Yazı tarihi: 27/03/2015

Geçmiş...

Bir sebebi var elbette bu derin, uçsuz düşüncelerimin. Her ademoğlu gibi bir çok düşüş yaşadım, kasvet, çığlık, korku dolu saniyeler peşi sıra takip etti şu yalan hayatımı. Ve sonunda bunları biriktirip bazılarını arıtmaya bazılarını ise karşımda beliren her hangi bir şemale yansıtmak amacıyla kullandım. Çoğu zaman görünmez prangalarımla yaşamayı öğrendim, esaret altına girmedikçe kimse özgürlüğün ne demek olduğunu tam anlamıyla kavrayamaz. Belki kalın demir parmaklıklardan ve kafam kadar bir pencereden oluşmuyordu. Ancak gardiyanım vardı, her adımımda bana ket vuran olduğum yere mıhlayan. Tabi ki beyindi bu gardiyan..

Eskiden akıl hastalarının kötü kişilikler olduklarını düşünürdüm, toplumdan soyutlanmış ve anti davranışlarda bulunmaya yatkın kimseler. Ürkütücü gelirdi çoğu zaman. Deli dediğimiz insanların aslında ne kadar güçlü bir potansiyelleri olduklarını gördüm. Çocukken yıkık dökük ahşap bir konağın civarında yaşardım. Harabeydi ama iskeleti hala sağlamdı. Buraya giremezdik, nedeni ise üzerimize yıkılacağından değil. İçinde bir adamın yaşamasıydı. Bu adam bildiğimiz evsiz özelliklerine ilaveten kapalı kutu birisiydi. Gözlemlerdik sürekli onu atılmış veya çok bayat (taş gibi sert) ekmeklerle dolu gelirdi her zaman "evine" Bunlarla karnını doyururdu tabi yediğini görmezdik ancak ekmekleri ıslatıp güvercinlere yedirdiğini bizzat görmüştüm. Çoğu zaman mırıldanıyordu ne dediğini hiç anlayamadım. Dış görünüş itibarıyla çok korkutucuydu hatta bir bacağı aksıyordu. Ama inatla yaşamaya devam ediyordu. Diğer insanların sırf kir pas içinde yırtık elbiselerinin içindeyken onu nasıl hor gözlerle izlediğinin farkındaydı. Ama umursamıyordu. Çünkü o kendi dünyasında yaşıyordu. Dışlandığı hor görüldüğü iyi giyimli, kültürlü, beyefendi veya hanımefendi'lerin dünyasında değil. O konağın belediye tarafından yıkılmasına dek düzenli aktivitelerini yapmıştı her zaman. Sonra meçhule karıştı en azından benim için belki de yeni bir yıkık dökük bir harabe bulmuştur...

Bu adam benim gördüğüm ilk deli tasviriydi bu bakımdan anlattım bunları size. Deli dediğimiz insanları yadırgadığımız dışladığımız inanılmaz bir önyargıyla baktığımız bu çevrede o adamı başta bende korkutucu ve gereksiz bulmuştum. Sürü psikolojisi denilebilirdi sanırım benim bu düşüncelerim için. Topluma uyup yadırgamıştım adamı. Geçmişi neydi neler atlatmıştı, belki zengindi, belki bir aile babasıydı hayat onu nasıl bu noktaya sürüklemişti bilinmez. Şahsen her insanın akli dengesinin bir gün bozulabileceğini düşünürüm. Kişi mezara girmeden evvel azami bir kez böyle bunalımlar yaşayacaktır. Çünkü beyin dediğimiz organa çok yük bindiriyoruz şu ortalama 70 yıllık ömürde. Elbette bir kaç kez format atılması gerekiyor temizleyebilmek, arıtabilmek için. İşte o format yediğin an sana deli ceketini giydiriyorlar ve deli apoletini takıyorlar. İyi halt ediyorlar (!)

19.02.2020

Öyle..

Uygun bir saçak altı da bulamıyorum. Yağmur bastırırken. Tersine dönecek ucuz şemsiyeler satıyorlar köşe başlarında. Aslında ben yağmurda ıslanmaya alışkınım. Yetişmem gereken bir yer, görünmem gereken bir sima yoksa ıslanırım yine..

Kadıköy'ün deniz dibi kayalıklarında seke seke koştuğum zamanlar oldu. Bir keresinde telefonum gömlek cebimden kayıp o kayalıklardan birinin arasına düşmüştü. Saat gece 22:30, 23:00 civarıydı. Telefon kapalıydı, sesinden de bulamazdım. Ama buldum bir şekilde ve sonraları mucize olarak gördüm bu olayı. Artık olmuyor mucizeler. İşlerin rast gitmesi, yola girmesi, kırgınlıkların düzelmesi bunları da mucize olarak görüyorum. Çünkü diğer seçenekler hep yaşanıyor, sıklıkla ve kolay yaşanıyor. Dilerim mucizeler hayatımızda sürekli olur.

15.02.2020

Kelebek Misali..



Olması gerekenler

Işığın kırıldığı yerde kalp kırıklığını fazla büyütme. Daha çok hasar alacaksın bu körler tiyatrosunda. Kötü şans diye bir şey yok. Sadece hareketlerinin bir sonucu var. Ne seni geri zekalı sanacakları kadar iyi ol. Ne de küfür edecekleri kadar kötü. Gerçi iyi olsan da küfür yiyebilme ihtimalin her zaman var. Normal bir insan ol, hayır demeyi öğren, evet demeyi de. Hayatı yarı ciddi yaşamaya bak. Bir şey olduğunda/olmadığında ağlama gül geç. Devrimci bir hareket gülümsemek.

Gerçekler

Beni tanıyanlara sesleniyorum, benim gibi olmayın. Ben aptallık etmiştim. Banyoda kesmemiştim bileklerimi, sonra üç kişilik kanepeyi atmak zorunda kalmıştık, takım bozulmuştu. Bir can hakkımı kullanmıştım. İstemeyerek de olsa. Şimdi o günleri düşünüyorum da ölseydim çok büyük bir keriz olurdum herhalde. Buradan intihar edenler kerizdir anlamı çıkmasın. Benim sebebim oldukça komikti çünkü. Ergenliğime bağlıyorum o olanları..

10.02.2020

İzlenimler..

Bir kış daha geçti alem-i arz'dan. Umudum bir sonraki kışta. Çünkü vücudum ve düşüncelerim bu mevsimde uyuşabiliyor. Az düşünüyorum başım ağrımıyor, belki çok hasta oluyorum ama geçiyor sonunda..

Kader ağ örmüyor belki ama çok iyi senaryolar yazıyor. İnsan zekasını aşacak cinste. Bir sonraki bölümü merak ediyorum. Para ödemeden bir hikayenin içindeyim, şimdilik yaşıyorum. Sinema çıkışında umarım ödeyebilirim karşılığını, bedava değil bu gösterim biliyorum..

Gitmediği yerleri görmek ister ya insan, ben zamanında gittiğim yerleri tekrar görmek istiyorum. Benim değiştiğim kadar değiştiler mi acaba. İyileştiler mi? Kötüleştiler mi? Aynı mı kaldılar?

3.02.2020

Varsayımlar..

Bir avuç kül çıkar benden yakılırsam; bir yatak boşalır, bir küçük kavanoz dolar kimbilir..

Cehennem yaşayanlar için, ölenler için değil. Yoksulsan geçinme savaşı bir cehennem. Zenginsen doymuşluk/doymamışlık bir cehennem. Ayrıca insan aklı bir cehennem..

Daha hiçbir şey görmedim, çünkü baskılar at gözlüğü. Zaten sizin gördüğünüz güzel manzaralarda kaç kişi intihar etmiştir acaba?

Uçsuz okyanusların diplerinde sanıldığı gibi hazineler yok, sadece iyi niyetler var. Aslında o da bir hazine ama madden karşılığı yok. Öyleyse ihtiyaç da yok değil mi?

27.01.2020

Sonundayız..

Adımlar düzensiz, bir şekilde yürüyor insan
Sokaklar tekinsiz, yaşıyor insan
Nasıl bir oyundur bu oynanan
İnsafsızca ilerlerken zaman

Tutup da bıraktığımız balık olsa
Gitgide soğuyan ellerden başka..
Olup bitmeden yetişebilsek
Biraz daha yaşayabilsek, yaşatabilsek

Mesele ciddi değerli okuyan
Vicdanlar kiloyla satılıyor anbean
Mengene sıkışırken arasındayız
Hikayenin başındayız sanarken, sonundayız..

23.01.2020

Kaybolan Yıllar..

Herkes tek bir şey kaybeder aslında bu hayatta. Yoksa eşyayı hatta kişiyi dahi yerine koyabiliriz. Yıllarımızı kaybediyoruz, kaybolan yıllar yani..

Ne kadar verimli yaşayabildik soralım kendimize. Unuttuğumuz neler yaptık o yıllarda. Bir etkisi oldu mu önceki yılların şimdi ki takvime. Benim kendimi dışarıya karşı soyutladığım çok yıl oldu. Değirmen boşa döndü durdu hep. Ancak şimdi akıllandım ki biraz tat almaya da başladım artık hayattan..

Kendini yalnızlığa boğmak çözüm değil, çözümü içeride arama çözüm dışarıda. Hayatın akışında çözüm. Bulmak basit değil kabul ediyorum. Ama ellerin kirlenmeden de yaşadım diyemiyorsun. İyiyle kötü insanı ayırt edecek akıl var aslında herkeste. Sadece aceleci davrandığımızdan yanılıyoruz. Cazibesine kapılıyoruz yanlışların..

17.01.2020

Uyumayanlar..

Geceleri uğurlayıp, sabahları selamlamakla geçiyor ömrüm şu sıralar..
O esnada da birkaç isimsiz şiir yazarım..
Sayılı iyi ki'lerin keşke denizlerinde boğuluşunu
Kusurların gözüme görünmediği, 
Yaşanması mümkün ama dünya şartlarında bir türlü yaşanamayan masum aşkları.
Ederlezi çalar kulağıma Perhan gibileri düşünürüm..
Uzaktan insan dediğimiz, ama insanca davranamadığımız insanları..
Terbiye açlıkla ediniliyorsa, biraz da biz aç kalmalıyız..
Işıklar birer ikişer sönerken 
Hala inatla söndürmeyen varsa ışıkları..
Bir nedeni vardır muhakkak..
Uyutmayan ya da yeterince uyutmuş..

13.01.2020

Yolculuk..

Görünürde değilde içimde kaç kişiyi uğurladım, sayamıyorum. Hepsiyle sessizce vedalaştım, çünkü son sözler bir şeyi değiştirmeyecekti..

Teker teker gelip, sürüyle gitti gidenler. İzlemekten başka bir şey gelmedi elimden. Kal demek istediklerimde oldu. Ama bir şey değiştirmeyecekti işte. Güçsüz, çaresiz görünmek istemiyordum. Onlarsız yaşayamayacağımdan korkuyordum velhasıl yaşayacağımı biliyordum. Yolculuktu bu, geçtiğimiz her kasaba her köyde birileri inip, birileri binecekti.

Telefon rehberimde bir sürü insan var görüşmediğim. Silmem gerekiyor artık, zira kazara birisini arasam artık yabancı olduğumu anlayacağım. 

1.01.2020

Yeni Yıl..

Sil baştan yeni bir yıl. Bakalım nelerle karşılaşacağız bu sene. Ne derslerden kalıp geçeceğiz bakalım. Bu yıldan bir beklentim yok, normal standartlarda geçmesini isterim. Şöyle bir beklentim olabilir küçücük. O da Noumena'nın yeni albümünü bu yıl çıkarması. Geçmişten bu yana bırakamadığım tek alışkanlığım Noumena. Onların faal olması çok hoşuma gidiyor.

Bu yıl için herkese esenlikler diliyorum. Hiçbir şeye aldırmadan dimdik yürüyelim bu yıl. Ertelemeden yaşayalım hayatı. 

Bu yıl da su gibi geçecektir. İyi değerlendirelim sadece. Mutlu yıllar..