Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

23.11.2020

Hakikat..



I.

Bir demir perde örtmüştü hayatımı sürdürdüğüm tüm odaların pencerelerini. Birkaç küçük ışık huzmesinde insanları anlamaya çalıştım, anladığımı sandıklarım oldu, hiç anlayamadıklarım çoktu. Bu düzende yerim yoktu. İdare edenlerdendim ben, ne olursa olsun. Bana "nasılsın" diye sorduklarında bile idare eder diye cevaplıyordum. Bir cevabım vardı, öğrendiklerimden ziyade içgüdülerimin verdiği cevaplar, dışa vurmasam da beni teselli etmeye yarıyordu. Sonra sıkıldım bu cevaplardan, kimlerin ne dediklerini iyi ya da kötü olsun, duymak istemedim. Gün ışığı açlığı çekiyordum doğru, ama lambalarımı da kıstım sonunda. Gözlerim körlüğe alışmalıydı. Kendimi yaralayacak yaşları da geçmiştim, benden kimsenin haberi olmamalıydı artık. Bana koşmamalılardı, yardım için, çünkü beyhudeydi. Canlarını sıkmamalıydım. Bu konuda başarılı oldum, hatırlatmadım kimseye kendimi. Satırlarda intiharlarım saklıydı, her gün değişik metotlarla öldürdüm kendimi, kalemlerimle. Bazen çırılçıplak astım kendimi doğalgaz borusuna, bazen kolayla birlikte yuttum kutularca antidepresanı. Bu yazdıklarımı gerçekleştirmekten beni alı koyan tek sebep "ya ölmezsem" düşüncesiydi. En büyük fobim yaşamla lanetlenmekti ve bu lanetin en uç sınırı da, başkalarına muhtaç bir biçimde yaşamla lanetlenmekti. Bu fobimi en azından kendim çağırmak istemediğimden erteledim intiharlarımı..

II.

Bütün renkler birbirine karışıyordu düşlerimde, bir rengi kendime ayıramıyordum. İnsanlar da böyleydi, nedenli nedensiz başkalarına bağlanmışlardı, yara izlerinden geçilmiyordu ortalık. Herkes dert anlatıyordu, küçüğünden büyüğünden dertlerdi bunlar. Çözülmesini istemiyorlardı bazıları, çünkü o dert ortadan kalktığında anlatacak hiçbir şeyleri kalmayacaktı. Mutlu olunca kendinizi dinletemezsiniz, kimse sizin mutluluğunuzu dinlemez. Mutluluk kişiseldir, sadece sizi ve ailenizi ilgilendirir. Mesela gönül işlerinde başarısız olmuş birine, kendi mutlu evliliğinizi anlatmak, dinleyiciye sıkıntı vereceğinden, konuşmanın başını duyduğu an kulaklarını kapatır. Normali de budur. Ben ve hatırı sayılır çoklukta kimseler, şikayet ve veryansınlara alışmışız. Biri derdini anlattığında ona hak verip, kendi derdimizi de araya sıkıştırırız. Belki çok arada kalıp sıkıştığımızdan, cümlelerde araya sıkışıyordur farkında olmadan..

III.

Öyle ki etliye sütlüye karışmadan, sessiz sakin, kurallara uyarak yaşayanlar, 1 hafta sonra bulunuyor evlerinde. Onları insanlardan önce böcekler buluyor. Ne zaman ki aykırı, zıpçıktı bir yaşam sürüyorsan, soranın edenin, merak edenlerin oluyor. Sıra dışı hayatlar ilgi görüyor demek ki. Katillerin ve sapıkların hayranları oldukça çoktur. Yüzlerce mektup geliyordur onlara hücrelerindeyken. İzlediğim belgeseller ve filmlerden biliyorum. Bu tür davranışların da bir açıklaması vardır elbette. İyi ya da kötü olsun sadece popüler diye herkese, her şeye hayranlık duyan insanların bir sebepleri vardır. İnsanın içinde acımasız bir ruh ikizi vardır, o ruhu kontrol ederek geçirirler ömürlerini. Suçlular ise o ruhu serbest bırakmışlardır. Onlara hayranlık duyanların yegane sebebi, suç işleme rahatlıklarıdır belki de..

IV.

Kimi zaman kendimle konuşurum. İçimdeki o saklı küfürlere ulaşırım, kimseye söyleme cesareti bulamadığım küfürlere. O küfürleri hak edenleri düşünürüm. Belki onların karşısında şöyle yarım saat aralıksız küfür edebilseydim, fazla yükleri atabilir miydim üzerimden, rahatlayabilir miydim? Para yerine, kötü düşünceler biriktiriyorum. Yine de bu düşüncelerin beni suça itmeyeceğini sanıyorum. Patlama ihtimalim yüzde bir bile değildir. Çünkü bu kötü düşünceleri açığa çıkarıp tetikleyebilecek her olaydan kaçınıyorum. Hayat felsefem sadece uzaktan izlemektir diğer yaşamları, mimiksiz..

V.

Beni tanıyanlar, benden uzak duranlardır. İlgi göstermeyi sevmiyorum çünkü insanlara. Ben her şeyi içimde saklarım, sevgimi de aşkımı da. Babamdan aldığım bir özelliktir bu. Yüz göz olmayı sevmem kim olursa olsun. Severim ve geri çekilirim, onlar hakkında bir şeyler yazarım hiçbir zaman bilmeyecekleri. Sevmiyorsam da görüş açısına girmem o insanın. Yok olur giderim. Hayatım hep cepheleri terk etmekle geçti, kazanmaya yakın olduğumda da terk ettim cepheleri. Kazandığımda ne yapacağımı bilememekten korktum. Kaybetmeyi biliyorum, en azından alıştığım bir duygu. Bana kazanmayı öğretmediler, sadece ortada durmayı biliyorum, çoğu zaman da yenilmeyi..

VI.

Bu geçip, giden adını verdiğim blogda arada sırada biraz yazı ve şiir paylaşıyorum. Birkaç kişi okuyor bu yazılanları uzaktan. Yorum almıyorum zira. Umuyorum ki okuyanların canını sıkmıyorumdur. Gerçi bu kadar karamsar yazıları anca bir kere okur normal bir insan. Bir daha da girmez bu bloğa. Burası ne kadar durur daha bilmiyorum. Bir gün ansızın kapatabilirim de. Önceki bloğumun akıbeti öyle olmuştu. Sadece kusuyorum buraya bir şeyler. Okuduğunuz için teşekkürler, boşluğa bağırmadığımı hissettiriyorsunuz en azından..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bir isim ile paylaşın. İsimsiz yorumlara sadece teşekkür ediyorum.