Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

27.04.2024

Hiçbir Şey Sebepsiz Değildir..


Herkes gücü yettiğince zaman satın almış Tanrı'dan. Zamanı bir çuvala doldurmuşuz ve yollara düşmüşüz. Ömür yolculuğudur bu. Belirli bir süre hiç kaybetmemişiz. Bir gün çuval altından delinmiş. Bazılarında o delik büyükken, bazılarında küçükmüş. Zaman akıyor çuvaldan, kimimiz farkında, kimimiz değil. Kimilerinde çok akıyor erken veda ediyorlar bu sahneye, kimilerinde az akıyor haddinden fazla bile kalıyorlar.

Öyle değişik bir yerdeyiz ki. Bir yanımız bahar bahçe, bir yanımız yaprak döküyor hakikaten. Şu an bu dünyada 8 küsür milyar insan kim bilir neler yapıyor? Bazı yerlerde aynı hareketleri yaptığımız insanlar da var. Aklınıza ne geliyorsa, onu gerçekleştiren birileri ve gerçekleştiremeyenler var. Hayal kırıklıkları, sevinçler, acılar bir günde ne çok olay oluyordur değil mi? Sizin mutsuz bir gününüzde bir başka yerde dans etmiyorlar mı sanıyorsunuz yoksa? 

Dante, İlahi Komedya adlı eserinde Tanrı rolüne girmiş ve cennet, cehennem ve arafı yazmış. Gerçi bu mekanlar insan aklıyla tasavvur edilecek şeyler değil. Ama yine de korkutucu olmuş. Cehennemden cennete bir yolculuk. Belki de hiç mümkün değil bu. Araf kısmından bir alıntı yapacağım.

22.04.2024

Ya..


Ah nazlı güzelim, dünya neden böyledir
Neden vuslatlar gecikir, gidişler aceledir.
Kaderim beni sana kördüğüm bağlamış.
Yüzüm gülerken, içim imkânsıza ağlamış.

Ya düşersem birden gözlerinden
Ya kaybolursa ismim sözlerinden
İşte o zaman yaşamım solacaksa solsun
İşte o zaman kıyametim kopacaksa kopsun

Sen varsın, güneş penceremden umutla doğuyor
Buzdan cehennemim bir bakışınla eriyor.
Demir perdelerimden içeriye ışık sızıyor.
Ya hayalinle uyut beni
Ya da göster gül cemalini.





18.04.2024

Asfaltta Dönen Jant..

Bazen yaşıyor muyum sorguluyorum. Yaşayabilmek, nefes alabilmek anlamında değil elbette. Cismen dünyada mıyım diye düşünüyorum. Gerçek ben 2 yaşında Çiftlikköy’de üzerine havlayarak gelen köpeklere taş atarken zatürre geçirip ölmüş olabilir mi? Belki de öyle. Babasının kucağında ölmüştür o hastaneye yetiştirilmeye çalışılırken. Şimdi bu satırları yazan adam başka biri. Aynanın arkasındaki biri. İçindeki iyi niyetin zerresi de bitmiş biri. Kandırıla, kandırıla şeytan olmuş biri. Yaşadı mı, öldü mü? Anlayamıyor, şarkıdaki gibi.

Belki komadayım, belki uykudayım. 20-30 yıl komada ya da uykuda olan insanlar yok mudur? Bu yazdığım yerler, oluşturduğum her şey benim hayal gücüm belki. Uyanmak için düşmek gerekiyor olabilir mi? Çünkü rüyanda tam yere çarpacakken uyanman gerekir. Yoksa gerçekte de sanalda da oyun biter. Gözlerimin açılması için ölümle burun buruna mı gelmem gerekiyor? Ve gözlerimi açtığımda Beylerbeyi’nde 3 tekerli bisikletimin üzerinde olacağım belki de. Nasıl bir rüyadır ki bitmiyor? Mevsimler değişiyor, buzullar eriyor, saçma sapan hastalıklar çıkageliyor. Bunları nasıl uydurabiliyorum, uydurabiliyorsam şayet? Her şey bir yanılsama mı? Gerçek neye göre gerçek? Gerçeğe kim karar vermiş, neden dünya dışı bir yaşamdan kanıt yok? Ben kimin rüyasıyım?

11.04.2024

Mutluluk Demeksin..


Her seferinde yeni seni keşfediyorum
Bir bahar oluyorsun, bir güneş.
Bir hafif yağmur oluyorsun,
Kurak toprağıma sevinç gibi düşüyorsun.

Bir rengârenk kelebeksin bazen,
Avuçlarımda imtina ile sevdiğim

Nereden çıktın böyle birden,
Asfalt kaplı düşüncelerimde
Nasıl yol bulup da filizlendin

Bin yıllık buzulu eritiyor gülüşlerin
İçime sızıp iyileştiriyor sözlerin…

Seni sana anlatmak başka,
Seni her gün yaşamak bambaşka.

Sen bana gereklisin
Çünkü mutluluk demeksin...





9.04.2024

Ah Be Çocuk..


Sen sevebilmek nasıldır gördün mü be çocuk?
Öyle sevmeler gördüm, en büyük varlıkları yokluktu
Nasıl bir yükün altına girmektir bildin mi?
Öyle hasretler gördüm, sırtlandıkları binlerce tomruktu.

Birinin burnu aksa, diğeri hapşırırdı be çocuk
Aşk; onun nefesini alıp, onun nefesini vermekti
Nelerden vazgeçmek gerekir öğrendin mi?
Aşk; günleri sıkıca bağlayıp, geceleri düğüm çözmekti

Birdenbire kirleneceksin sen de be çocuk
Sorgusuz güvenip, kayıtsız kaybedeceksin.
O çürük asma ahşap köprülerden sen de geçeceksin.
Bir eceye meftun olup, kim bilir nelerden vazgeçeceksin.





6.04.2024

Var Edersin Uzakları Yakın..


Bilmiyorsun bir parıltınla dünya ışıyor
Görmüyorsun bir sözünle destanlar yazılıyor
Duymuyorsun bir gülüşünle bülbüller şakıyor
Meğer en sevdiğim sorumlulukmuş varlığın...

Gökkuşağının bittiği yerdeyim
Senin rengârenk hazinende.
Mutluluk veren bir masalın içindeyim
Senin yumuşacık kalbinde.

Kim seni tarif edebilir, benzerin yok ki
Nasıl bir değerdir bu paha biçilmez
Kim yoluna taş dizebilir, nefretin yok ki
Nasıl bir sevinçtir bu ifade edilmez.

İstiyorum yollarım yollarına çıksın
Bu dar sokaklar gözlerine çıksın
Bu sonsuz kördüğüm saçlarına çıksın.
Sen ki var edersin uzakları yakın.





4.04.2024

Bilinmeze..



Güneş yine batacak birazdan...
Yine doğacak mı bilinmez.
Bilinen tek şey ayrılık
Ayrılık ve kapanan ışıklar…
Ve sonra sağır eden sessizlik başlar
İnsan kendinin kıyametidir kopacak
Hiçbir zaman valiz toplamaya vaktin olmayacak.
Bu böyledir.

Elini tuttun, gözlerine baktın
Ne zaman bu kadar geride kaldın...
Kimi hep yokuş çıkar ya,
Yetişememek nedir bilirim.

Beyaz bir ışık yıkıyor bedenini
Biri ağlıyor yanında, biri kapatıyor gözlerini.
Muavinin teki bağırıyor.
Bilinmeze, bilinmeze! Şimdi kalkıyor
Her şey bitmişken, yeniden mi başlıyor?





1.04.2024

Fark Etmiyor..



Uzundur yollar, nedendir bilmem.
Sana sadece mektuplarımla ulaşabilirim
Zaman hızla akıyor seninle nedendir bilmem.
Bir hayatım var elimde, feda edebilirim.

Hep böyle mi kalacaksın, kal.
Düşlerinde yaşayayım beni de al.
Fark etmiyor artık güneşin ne zaman battığı
Fark etmiyor kalbimin böyle ritimsiz attığı

Sen varsın ya gerisi fark etmiyor.
Sana tutunarak geçiyorum acılarımdan
Seni görüp de vazgeçmiyorum hayatımdan.
Ve artık tebessümle uyanıyorum uykularımdan..





29.03.2024

Eflatun Rüzgârlar..



Düşerken manzarayı izlemek gibi,
Seni görmek, sana bakmak.
Avuçlarımdan sıcak mevsimler dökülür hep,
Kışa zincirli düşlerim.
Mümkün değil hayale dalmak.

Eteklerin sürüyor, gökyüzü salkım söğüt.
Eflatun rüzgârlar esiyor.
Yapraklardan çiy damlıyor.
Bir sıcak çayın buharında gülüşlerin.
İçtikçe içim huzurla doluyor.

Beyaz asla kirlenmiyor ki ordasın.
Güneş asla yakmıyor ki ordasın.
Bana sevinçlerini anlat, hüzünlerinle ağlat.
Çizilemeyecek bir manzara gibi ordasın.
Sanki yıllardır tanıyormuşum gibi karşımdasın.





27.03.2024

Yok Oluş Manifestosu..


Yok oluş manifestosu, yaşamdan ibretler ve öğretiler içermektedir. Bu 112 maddelik “acil” manifestoyu okuduğunuzda, nasıl bir karakter olacağınızı kendiniz belirleyeceksiniz. Yok oluşa son sürat giderken, nasıl sakin kalabileceğinizi öğreneceksiniz...

1- Dünyanın boş olduğunu herkes kabullenemiyor. Kabullenenler de kayıtsız şartsız kabullenemiyor. Bazılarımız koşulsuz teslim olacağız.

2- Herkes sonsuza ve hiçbir zaman kaybolmayacağına inanıyor. İyi de neden zorlaştırıyorsunuz bu hayatı, bilinen evrenin bu karmaşasında, işleri neden yokuşa sürüyorsunuz? Madem ebediyet var, neden ar ve hayâ yok!

3- Havalısınız, bir kamyon lastiği kadar. Şişirildikçe şişirilmişsiniz. Patladığınızda her yere dehşet saçıyorsunuz. Söyleyin be âdemoğulları neden tüm gücünüzü bu dünyaya sarf ediyorsunuz?

4- Olanın bir şeyden haberi yok, olmayanın her şeyden haberi var. Farkındalığı gariplere vermişsiniz. Halıların altında dağ kadar pislik birikmiş. Bizim de her şeyden haberimiz var, hiçbir şey kadar canlıyız.

5- Evet düşünceler birer silah, eylemler birer savaş. Mızraklarla tanksavarlara karşı koymaya çalışmak bizimkisi. Var oluş hep bir sıkıntıydı çoğumuz için. Yenilenler her zaman haksızdı, kazananlar ise her zaman haklı.

6- Biz de biliyoruz, maske takıp, zırh kuşanıp kahramanlık yapmayı. Biz de okuduk çok olmasa da süper kahramanları. Herkes bir kahraman mı bekleyecek bu dünyada? Herkesi kim kurtarabilir buralardan. Bu yozluktan kim arındırabilir? Boynumuzdaki urganı kim çıkarabilir? Hayal kurmayın, kimse gelmeyecek sizi kurtarmaya.

7- Tek perdelik bir oyun, tekrarı yok. Kaçırdığının telafisi yok, tuttuğunun garantisi yok. Kimileri ön sıralarda kör olmuş, kimileri arka sıralarda sağır.

8- Anlatmayın aynı şeyleri, dikkatimiz dağılır. Bazen 10 kere okuduğun paragrafı anlayamazsın. Aklın başka yerlerde olur. İşin tuhafı o başka yerler hiçbir zaman net olmaz. Sadece çöp kutusunu boşaltmamışsın. Arşivi silmemişsin. Milyonlarca belge yüklü ve bazıları seni dikkatinden alıkoyuyor. Hangisi olduğunu bulamayacaksın.

9- Bir kere ölmezsin buralarda. İsteğini, şevkini, gayeni, hayallerini teker teker keskin nişancılar avlar. En son bedenin ölür. Kalbine bir mermi girer. Bu sıralama hiç değişmez. Önce isteğini öldürecekler senin de. Birçoğunu öldürdükleri gibi.

10- Basitlik, düşüncede midir? Yaşayışlarda mıdır? Zoru seçenler basit yaşıyor aslında. Zoru düşünenler hayatını basitleştiriyor. Basit düşünüp, yaşayanlar karmakarışık ilerletiyor yaşantısını.

13.03.2024

Havaya Zarlar Atıldığında..


Sonsuz yollar vardır ya hani
Kimileri ışıklı, kimileri karanlıktır ya hani.
Bazen dereden, bazen çamurdan geçersin ya hani.
Önümüzü gördüğümüz yollar mı?
Hızla basıp gittiğimiz asfalt yollar mı götürecek bizi?
Sonunda huzur bulacağımız yerlere.

Ruh denilen bir devi taşıyoruz,
Cüce bedenlerimizde.
An gelecek aşağıların da aşağısı
An gelecek yükseklerin de yükseği
Olacağız, cisimlerimizde.

Oluşacakmış avurtlarımızda derin bir çukur.
Bağlanacakmış göz kapaklarımıza birer taş
Ve saçlarımıza çığ düşecekmiş…
İki bilemedin üç günlükmüş bu dünya azizim
Havaya zarlar atıldığında
Şeşi bulamayan gidecekmiş azizim
Gidecekmiş...





11.03.2024

Bulutsuz Gün Ayrılıkları..



Öyle filmlerdeki gibi sonbaharda ayrılmamıştık
Yağmurlu ya da fırtınalı bir havada değildi,
Yüzüklerin yerde yuvarlanışı.
Soğuk bakışlar, kuru, bulutsuz bir gökyüzü
Son söz bile sayılmayan, birkaç laf.
İşte bitmişti.
Ve nemli alnıma yapışmıştı, giderken kaldırdığı toz..
Aşk herkeste aynı ilerlemiyor.
Bazen elini tuttuğunda bitiyor,
Bazen bir sevişme sonrası...
Aşk hiç dürüst olamıyor,
İhtirası, egoyu, mutsuzluğu çeyizine katıp getiriyor.
Ve en büyük yalan olduğunu
Herkes bilse de, onunla yaşamaya devam ediyor...





8.03.2024

Zengin ezdi geçti, Fakir öldü gitti!


Vicdani duygularımızı, merhametimizi, insanlığımızı nasıl kaybettik?

Yine bir şeyler oldu buralarda üzgünüm. Bir şey olmadan, toplumun kanamadığı bir gün olmadan ne zaman akşamı ettik bilmiyorum. Evet zengin, ezdi geçti, fakir öldü gitti bu hikayede de. Geçmişteki örnekler gibi, kuşun kanadına binip okyanus ötesine uçtular.

Arkadaş bir kere olsun alışılmışın dışına çıkılsın. Bir kere de zengin de olsa bir vatandaş cezasını çeksin ulan. Yolun sonunda 2 metrelik tabuta gireceğiz, neden böyle ayrım yapılıyor yaşarken. Tamam, en iyi sen yaşa, kazanmışsın helal olsun da, fakir bu ülkede suç işlediğinde yaka paça içeri atılıyorsa, paşa paşa cezasını çekiyorsa, sen de çek. Ama yok 5 saat sonra güler yüzle, beşlik simit suratla tatile çıkarmış gibi gidebiliyorlar. Arkadaş bu ülkeye isteyen girebiliyor, isteyen çıkabiliyor. Nasıl bir asayiş bu şaşırıyorum. Benim sakalım biraz uzun diye her metro çıkışında çevriliyorum polisler tarafından. Bir insanı hayattan kopartan kişiler, arkalarından gül dökülerek gönderilecek neredeyse. Nasıl bir iş bu?

Yazarmış, sanatçıymış falan geçin. Dünyalık sıfatları bir kenara bırakıp insan olmayı deneyin. Türünüzün hakkını verin sonra sıfat toplarsınız yine. Annelik çocuğun ne bok yerse yesin arkasında durmak, onu kaçırmak değildir. Annelik çocuğuna başta yanlış yapmamayı öğretmek, hayata hazırlamak, mutlu olmasını istemektir. Yanlışa yanlış demeyen ebeveyn, ne yazık ki hiçbir zaman anne ve baba olamamıştır çocuğuna. Çocuğunuza yapacağınız en kötü davranış onu şımartmaktır mesela. Anne telefonum kirlendi yeni telefon al. Baba şu arabayı beğendim bana bunu al. Böyle analık babalık mı olur lan? Çocuğu niye çocuk gibi büyütmüyorsunuz? Bir insanın her istediğini gerçekleştirince açlığı geçer mi sanıyorsunuz? Evet, ne kadar zengin olursa olsun aç kalabilen insanlar da vardır. Doyuramazsınız bir türlü. Her şeyi yapıp, her şeye sahip olup o devasa boşluklarını dolduramazlar.

7.03.2024

Sonuna Kadar Alacaklı..



Sizden bize
Herkesten hiç kimseye
Sadece alırız vermeye lüksümüz yok
Size mutluluğu vaat etsem
Nereden alıp da vereceğim?

Sadece alacağız verecek kadrimiz yok
Birbirimizden aldığımız zamanı nasıl geri veririz?
Zaman dediğimiz şey, bir yüzük, bir bohça değil ki

Hayat veremeyiz, düş veremeyiz
Ve hangi canlı soluduğu havayı aynı şekilde geri verebilir?
Vermeye imkânımız yok
Sadece alıp, tüketeceğiz.

Kaybolan yıllar
Yakılan ormanları
Çalınan hayatları
Sarf edilen emeği
Zehirlenen toprağı
Verin geri verebiliyorsanız.
Bari hesabını verin!
Veremezsiniz…

İşte bu yüzden ölümlüyüz, ölümsüzlük kudretimiz yok
Musallaya kadar alacaklarımız çok
Sonrasında ne olacak hiç fikrimiz yok.





4.03.2024

Zaman Geçiyor..




Zaman geçiyor.
Kuyuda çırpınırken,
Gerçekle çarpışırken
Namluya hayatım sürülürken
Durmuyor geçiyor...

Hiç iz yok, hatıralardan başka.
Onlar da cam buğusunda siliniyor
Rüzgâr “artık bekleme” dercesine arkamdan kuvvetle esiyor
Bir inat, bir ümitle çakmışım kendimi yere
Geçiyor, ardına bakmadan
Geçip gidiyor.







1.03.2024

Bir Sistem Var Bir de Ölüm..


Her şeyimiz var ama hiçbir şeyimiz yok. Yani materyal var, madde var; Ruh yok, duygu yok kimsede. Para, güç vs. zor da olsa kazanılır belki. Ama sevgi, saygı, içtenlik, dürüstlük sonradan kazanılmıyor. Biz bunları çoktan yitirmişiz, kaybetmişiz. İşin tuhafı bunlarsız yaşamayı da öğrenmişiz. Bu dünyaya bir ağaç olarak gelmek vardı aslında. Birilerinin gelip keseceği vakte kadar dimdik durmak vardı. İnsanlar tamahkâr, hep istiyorlar. Yatları, katları, uçakları olsa bile ada sahibi olmak istiyorlar. Bu uğurda güçsüz gördüklerini iki saniyede sümkürüp atıyorlar bir mendil gibi çöp kutularına.

Dipten başlayan kişi, acı çekerek, bedel ödeyerek, aşağılanarak yükseliyor ya hani. Şeytanlaşıp, geldiği yeri unutuyor ya. (Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.) Yeni başlayanlar da acı çekmeli diye düşünüyor. Onlar da her şeyi yapsın yükselmek için. Onlar da hayvan gibi muamele görsün, zehir içsin, kan kussun, soytarı olsun istiyor. Çünkü buralara kolay gelmemiş, kimse kolayca gelmesin. Hatta hiç gelmesin.

Her şeyimiz var, imkânımız yok değerli okuyan. Güçlü olmak zorundasınız, hayata direnmek zorundasınız. Sürüye, şartlara, sisteme uyum sağlamak gerekiyor. Köprüyü geçene kadar bütün ayılara, dayıcığım demek gerekiyor. Evet, hızlı aşama kaydetmek için baş şarttır yalakalık. El pençe divan duracaksınız. Patronun ayak işlerini yapacaksınız. Adam elini, yüzünü yıkayacak, siz havlu tutacaksınız.

25.02.2024

Mutluluk..


"La vera felicita sta nel viaggio non la meta..."

İtalyanca bu deyiş: "Gerçek mutluluk varış noktasında değil, yolculuktadır." anlamına geliyor. Gerçekten öyle mi? Biraz didikleyelim bu konuyu.

Mutluluktan anladığımız şey ne onu düşünelim. Bizi neler mutlu eder? İstediklerimizin gerçekleşmesi mi, saygın biri olmak mı, aranılan biri olmak mı? Yoksa bir çikolata, bir çiçek, bir içten gülümseme mi? Mutluluğun binlerce ara maddesi var. Peki ana maddesi nedir?

En çok istediğiniz şey neyse ona kavuştuğunuzda sıkılma, bunalma, rutine girme gibi ihtimaller her zaman başınıza gelebilecek şeyler. Sevdiğiniz bir hedefe adımlamak bir yolculuktur. Bu sevgiliye olur, evlada, ebeveyne veya arkadaşa olur. İşte ona kavuşacak olma ümidi mutluluğun ilk durağıdır. Devamında yapacaklarınızı düşünmek, düşlemek ve bir yola daha girmek. Bu da bir yolculuktur, hep yeni yetenekler edinip, sürprizlerle karşılaşacağınız. Sevgilinizle evlenme aşaması, balayı aşaması, birlikte yaşama aşaması hepsi ayrı ayrı yolculuklar. Çocuklarınızın dünyaya gelme aşaması, büyüme aşaması, birey olma aşaması. Hepsi birer yolculuk.

19.02.2024

Az, Hiçten Âlâ..


Gölgenin hükmü geçer mi geceye.
Şiirler vurgun mudur heceye
Az, hiçten âlâdır bende
Hatırımda güzeldin.
Unuttun diye çirkinleşmeyeceksin.



17.02.2024

Sefalet Üzerine..


Dünya var olduğundan beridir, değişmeyen gerçeklerden biridir sefalet. 8 milyarlık dünyanın büyük çoğunluğu yokluk ile uğraşmakta ve onunla savaşmaktadır. Kimse kendini bu bataklıktan çıkaramadı, çıkaramıyor. Kapitalist sistemde halk sömürü ile yoksullaştırılırken, komünist sistemde demir yumrukla kapalı devre yoksullaştırılır. Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık hesabı.

Dünya kıyamete kadar böyle sürecektir. Zira işverenler para içinde yüzmek isteyip, işçileri 3-30 paraya çalıştıracaktır. Türkiye için konuşalım, yeni mezun olan mühendis veya tahsilli bir işçi asgari ücretle işe başlatılıp, gıdım gıdım zam kazanacaktır. İşin kurnazlığını bilenler köşeyi dönmeyi kolay başarır. Hile yaparak, çalarak servet yapabilir. Geçenlerde okudum bir adamın 400 adet dairesi varmış ve bir kiracıya çatalla saldırmış. Bunlar nasıl sayılar yahu? Milyonların bir tane dairesi yokken, bir adamın 400 tane dairesi nasıl olabilir? Ne yapmış da alabilmiş bu daireleri?

Türkiye’de ve dünyanın büyük kısmında bir servet nasıl kazanılabilir, araştırdım. Temiz yollarla kazanılmıyor orası kesin. Birkaç istisna dışında ki o istisnaları kimse bilemez. Garibin üstüne basmadan, çalıp, çırpmadan, rüşvet yemeden bir yere gelinmiyor. Mesela yakın zaman örneklerinden bir polis memuru nasıl Maserati sahibi olabilir? Sınırda görevli bir astsubay nasıl bir petrol dağıtımcısı olabilir? Bunlar kafa yorulmadan da soru işaretleri yaratan örnekler. Dünyanın her yerinde böyle, bir sömürü düzen var. Don Kişot zenginden alıp, fakire dağıtırdı. Bu zamanlarda ise fakirden alıp, zengine dağıtıyorlar.

Sefalet, kader değil. Sefaleti yenebilirsin. Sadece koşulları var işte bunu yenmenin. İnsanları kandırabilmeyi, yalan söylemeyi ve amaca giden her yolun mubah olduğunu destur edineceksin. Makyavelist olmadan hiçbir yere varamazsın mesela. Etik değerlerin olmamalı, bir karaktere bağlı kalmamalısın. Sürekli yeni yüzler takınmalısın. Öyle bizim suçumuz garibanlık diye kendini ezmeyeceksin. Senin suçun; etik değerlerinin olması, kaderci bir insan olman. Hindistan’da insanlar isyan ederlerse bir böcek olarak yeniden dünyaya geleceğine inanırlar. Bizde dünyaya bir daha gelmek gibi bir düşünce yok. Vaat edilmiş cennet için, ahlak değerlerine uymak gibi bir düşünce var. Her inançtan, her dinden ya da inançsızlıktan yoksul bulursunuz. Her düşünceden bulursunuz. Sefaleti herkes istese yenebilir ama işte dünyada cefa doldurmak istiyorlar. Diğer dünyada kral olmak için bunun gerekli olduğunu düşünüyorlar. Bu dediğimden zenginler iğrenç insanlar her türlü pisliği yaparlar düşüncesi çıkmasın. Herkesi kastetmiyorum burada, o istisnaları tenzih ediyorum. Yoksulların hepsinin de süt kadar beyaz olmadığını biliyorum. Beşerde her yol vardır. Kimi yükselmek istemez, kimi azla yetinir ama suça da meyletmez. Bazıları suça yönelir. Genellemiyorum sadece durumu izah ediyorum.

15.02.2024

İstanbul Derler..



İstanbul derler.
Gelirler ve giderler
Işıktan bir girdap
Yıldızlar bile görünmezler
Sana koşarlar ya yırtık valizleriyle
Çiğneyip tükürürsün
İmparatorlukları yemişsin de
Umutları mı öldürmeyeceksin

İstanbul derler
Kaos nedir bilmezler.

İstanbul derler
Tın tın vurur kadehler
Şerefe der güçlüler
Şerefliler düşmekteler.
Ve boğazın dibinde neler var neler
O paha biçilmez iyi niyetler

İstanbul derler.
Boş tenekelerden gelir sesler
Cahil bağırır, bilge susar
İçinde yeşil olmasa da
Burada orman kanunları kazanır.
Ve makyajın altında çirkin bir yüz
Her an belaya çağırır

İstanbul derler.
Bataklığın içindeler..








12.02.2024

Sis..



Anadolu’da,
Marmara’da yoğun bir sis.
Ve bu sise saklanmış binlerce giz.
Aniden solmadı ki hayallerimiz

Zamanında bazı şeylere aldırmak gerekiyordu
Biz ise sadece insanlığımızı aldırmıştık
Vicdanı ise üç kuruşa satmıştık.
Çağın modern köleleriydik artık

Bir sonbahar sabahı uykuya daldık d
85 yıldır uyanmadık…
Uyanır gibi olduğumuzda, gördük ki
Devrim, karşı devrime yenilmiş
Ve ne yazık ki
Akıl, batıla diz çökmüş…

İyi haftalar, insansız insanlık
Güzel bir medeniyet kurmuşsunuz(!)
Yukarı, aşağı, sağa, sola kaydırmalık.





10.02.2024

Koyu Mavi..



Bir ihtimal gecenin zifirine,
Bir ihtimal sonsuz koyu maviye yürüyorum..
Ahali güneş yüzleriyle gülüyor meydanlarda
Diğerleri gözlerinde bulut, saklanıyor tenhalarda
Hangisi gerçek, hangisine aitim.
Ben artık ben miyim?
Omuzlarından tutulup sarsılması gerek memleketin
Tatlı sert bir tokatla uyandırılması gerek
Yeşili görmeli, ona koşmalı
Yıkmalı ziftten, betondan yapma ağaçları
Arka sokaklarda hayat umuda doğru akmalı
Çocuk adamlar, hep çocuktur düşlerimde
Tepelerinde kiraz ağaçlarını
Hiçbir dert olmadan hiçbir tasa.
Ellerim ceplerimde terlemiş,
Sonsuz koyu maviye yürüyorum
İstiyorum ki gülelim hepimiz
İstiyorum ki yaşasın çocukluğunu çocuklar.







9.02.2024

Sad But True..



Hayatta şair olanlara içiyorum.
Bir kadeh en iyisinden, buzsuz.
Onlar yaşamıştır aşkı
Onlar yemiştir karidesle havyarı
Sonrası mı?
Temizinden baş ağrısız ayılıyorum.

Mezarda şair olanlara içiyorum.
Bir şişe en kötüsünden, köpek öldüren
Onlar yaşamıştır hasreti
Onlar yemiştir kuru soğanla ekmeği
Sonrası mı?
Ayılmak ne mümkün, baş ağrısından bayılıyorum.



8.02.2024

Senle Mümkün..



Yağmur yağıp bitmiş toprak hala ıslak
Yalın ayakla mı, koşmalıyım sana
Değiştim çünkü ben, değilim ki ağlak
Halden mi anlarsın, göz mü kırpsam sana

Yürümek gibidir, bembeyaz kumlara
Salınmak gibidir, hürce sokaklara
Ulaşmak gibidir, dipten doruklara
İmkânsız sanırdım, artık senle mümkün

Yollarda perişan kalan yolcu bendim
Son adımla sanki bir anda tükendim
Herkesi kanatıp bezdiren dikendim
Olamam sanırdım, oldum senle mümkün

Mektubun bendedir, en gizde saklarım
Yaşlanmadım sanki görünmez aklarım
Ihlamur kokuyor şimdi sokaklarım
Ölmüşüm sanırdım, yaşam senle mümkün







5.02.2024

Rastgele..



Ömür dediğin bir kutu kibrit
Vasati 40 yıl.
Sallamaktan başka çare yok
Ya bolluk ya kıtlık ortası yok.
Arşı düşlerken dibini boylama arzın
Rastgele Âdem
Oltanın ucunda hayatın
Ölüm hariç, rastgele...





4.02.2024

Uyum..




Uzak
Mesafeler değil, düşünceler
Ne kadar renk varsa o kadar ayrışık
Ama olmamalı

Mesela ben
Seni sen olduğun için sevemiyorum.
Bana yaklaşman lazım...
Bana biraz benzemen lazım.
Nefret ederek ayrılmamak için gerekli bu
Benzeşmek lazım.
Zıt kutuplar, insanlar için geçerli değil.
Sona birlikte yürümek için,
Orta noktada buluşmak lazım.
Ve elma olmak yetmez.
Aynı renkte olmak lazım.
Ekşiysek yeşil, tatlıysak kırmızı.

Farklı olma, benim ol
Ben ol, benden yana ol
İkimiz de Metallica’yı boş verip
Megadeth dinleyelim.
Birbirimizi idare etmeyelim.
Hep aynı şeyleri sevelim...
Hayat bir solukluk ya hani.
Soluğumuzu birlikte tutup, birlikte verelim
Yorgunum be sevgilim
Hiç kavga etmeyelim...







1.02.2024

Susmak..

 



Düşünmek uzun bir avaz.
Neler kuruyorum içimde neler,
Çıksa kellemi ipe götürebilecek şeyler
İçimden iltifat edip,
Dışımdan sallayamam bu hayata
Susmalarım okkalı bir küfürdür anlayana
Ve geri sayım sonsuzdan akar infilaka
Oysa serçe parmağıma kast eden sehpa kenarı değil ki
Başka bir yere koyayım
Ya da bir yaz gecesi rahatsızlık veren bir sinek değil ki
Pikeyi başıma çekip uyumaya çalışayım.
Ne var ki,
Büyümeyi çok istediğim o çocukluğuma dönmek mümkün olsa
Cama yine çıt çıt vurur erik dalları
Ve o ana uyanırım
Ne yazık ki o zamanlar da susarım
Bu sefer de yeterince küfür bilmediğime yanarım.





30.01.2024

Körlük..



Geceleyin açık bir gökyüzünde
Binlerce yıl önce sönmüş bir yıldız gibisin
Bir daha rastlaşır mıyız?
Vuslat imkânsız gibi, sayılan şafaklar sonsuz
Sallanmakta olan bir düğme misali,
Kaybolacağım günü bekliyorum.
Körlük bu ya, herkes sana benziyor
Dünya o kadar küçük değilmiş ha?
Aklımda birkaç tarih var
Zamanın önüne katıp götürmesini istiyorum
Cıvata gevşemiyor, hep sıkı
Ve aşk iki kişilik yatakta tek kişilik nevresim.
Yeminler de, sözler de kurusıkı.
Çok acıtan, süründüren.
Öyle gelmiş, böyle süregelen...





28.01.2024

Karamazov Kardeşler..


Bugün en sevdiğim 4 kitaptan biri olan, aslında edebiyatla ilgilenen çoğu kişinin favori kitabı Karamazov Kardeşler’den bahsedeceğim. Bu kitap Dostoyevski’nin son eseri. Bir hayli derin kurguda yazılan, içinde psikoloji, sosyoloji, ateizm, teizm gibi unsurlar barındıran ustalık eseri diyebileceğimiz bir roman. Başlayalım o halde.

Kitap Karamazov ailesine mercek tutuyor. Bu aile Fyodor Pavloviç (baba), Dmitri (büyük çocuk), Ivan (ortanca çocuk), Aleksey (küçük çocuk) ve Smerdyakov (gayrimeşru oğul+uşak) tarafından oluşuyor. Fyodor’un oğulları Dmitri farklı bir anneden, Aleksey ve Ivan ikinci anneden, Smerdyakov ise düşkün bir sokak kadınından gayrimeşru şekilde dünyaya gelenler. Ana hikaye bunlar üzerinden işliyor. Birçok yan karakter var ama en önemlilerini anlatacağım. 

Fyodor Karamazov

Baba Fyodor, zamanında zengin kadınlarla muhabbete girip bayağı ölçüde zenginleşmiş yoz bir adamdır. İçkisi, kumarı, hovardalığı çoktur. Huyu da Smerdyakov hariç diğer oğullarına taban tabana zıttır. Onlarla geçinemez. Özellikle büyük oğlu Dmitri ile. Düşman gibidirler çünkü bunun bir kadınla ilintisi vardır. İkisi de Gruşenka isimli bir kadına âşıktırlar ve onu elde etmek için uğraşırlar. Dmitri bir gün babasına el kaldırır bunun yüzünden. Kanlı bıçaklı olmuşlardır artık.

Aleksey (Alyoşa) Karamazov

Aleksey kendini dine adamış, akıl hocası Zosima’nın sözünden çıkmayan bir gençtir. İlerde bir rahip olmak ve kendini manastıra adamak ister. İyi huylu, saf, yumuşak başlı birisidir. Kardeşlerini ve babasını sever. Ivan’la ayrı bir bağı vardır. Onunla felsefi ve dini muhabbetler ederler. Yani Aleksey (Alyoşa) bu hikâyenin en temiz kişisidir.

Ivan Karamazov

Ivan ise her olaya mantık çerçevesinde bakan, ateizmi benimsemiş. Neden sonuç ilişkisini, Tanrı inancını ve diğer sosyolojik olayları sorgulayan bir karakterdir. Çok düşünür, çok konuşur. Alyoşa ile muhabbetlerinde Tanrı neden böyle ya da şöyle diye argümanlar sıralar. Çok keskin bir zekâsı vardır. Duygusuz görünmesine karşın oldukça duygusaldır. Zaten romanın sonlarına doğru işler zıvanadan çıktığında en çok bu karakterin bölümleri etkiler bizi.

Dmitri (Mitya) Karamazov

Dmitri
 fevri hareketleri olan, sert mizaçlı en büyük oğuldur. Duygularının esiri olmuştur adeta. Babasına alkolik olmak konusunda benzer. Kendisini sevip onunla evlenmek isteyen bir soylu kadını reddeder. Gruşenka’nın esiri olur. Onsuz bir hayat düşünemez. Romanın kilit adamıdır çünkü asıl hikâye Dmitri’nin yaptığı ya da yapmadığı bir olay üzerinden ilerleyecektir.

Pavel Smerdyakov

Smerdyakov, Fyodor’un gariban bir kadına tecavüz etmesi sebebiyle dünyaya gelmiş gayrimeşru oğludur. Sara hastasıdır, sinsi ve rezil düşünceleri olan birisidir. Hikâyeye doğrudan etkisi vardır özellikle Ivan’ı çok sever, düşüncelerini önemser. Ivan’a olan etkisini yazı ilerledikçe konuşuruz.

Buraya kadar roman hakkında spoiler vermedim. O yüzden buradan sonrasını kitabı okuyanlar devam etsin. Kitabı okumayanlar ise mutlaka kitabı okumaya başlasın. Keşke benim de ilk defa okuyabilmek gibi bir şansım olsaydı. 
Bazı bölümler ağır ilerlese de sabredip dayanmanızı tavsiye edeceğim.