34'e adım attım bugün. Senelerin peşinden atlılar kovalıyor galiba. Daha dün 30'a girmemiş miydim ben. Saç, sakal ve bıyığımda beyaz miktarı da artıyor günden güne. Birdenbire çöktüm diyebilirim. Fakat bu beklediğim bir durumdu. Çünkü sağlıksız yaşıyorum, özen göstermiyorum hiçbir şeye. Geçen yıldan itibaren değişen birkaç şey oldu. Belediyenin kurslarına gitmeye başladım. Birkaçını bitirdim. Çok yararlı geçti benim açımdan. Tanıdığım insanlar da pastanın çileği oldu. Bu yıl da şiir atölyesine gidiyorum. Sadece şiiri seviyorum hayatımda. Sevecek bir şey mutlaka bulmalısınız..
Bu yıl üzücü çok şey oldu toplum adına. Maraş depreminde hepimiz kahrolduk insanlar, yersiz, yurtsuz kaldılar. Açıkta kaldılar, depremden kurtulanlar soğuktan ve açlıktan vefat ettiler. Verdiği hasar bakımından en ağır depremleri atlattık ülkece. Yaralarımızı sarmaya çalıştık, çalışıyoruz. Ölümün yer, mekan fark etmeksizin her an tetikte olduğunu gördük. En korunaklı bir kalede ya da en modern rezidansta olsanız içeri kolayca girebildiğini gördük. Poe'nun bir öyküsü aklıma geldi. "Kızıl ölümün maskesi" ölümü durduramazsınız yani. Ama önlemler alarak belki geciktirebilirsiniz. Biz de geciktirebilir ve hafif atlatılmasını sağlayabilirdik, olmadı.
Toplumda infial yaratan başka bir olay da Özkan Uğur'un aramızdan ayrılması oldu. Bazı ölümlere, her yaştan ağlanır ve herkes üzülür. İşte öyle bir ölüm oldu Özkan babanın aramızdan ayrılması. Zihinlerde müthiş bir tat bırakarak, ölümsüzlüğünü ilan ederek bu diyardan göçtü. Böyle etki edeceğini her zaman düşünmüştüm. Benim gibi onu seven insanların olduğunu aşikardı. Ben de çok severdim ve onunla aynı günde doğmuş olmak her zaman gurur verirdi bana. Geçmiş doğum günü yazılarımda onun da doğum gününü kutladığımı bloğumu düzenli takip edenler görmüştür. Doğum günün kutlu Özkan Uğur, inanılmaz bir değerdin ve hepimize hayat enerjisi veren nevi şahsına münhasır bir karakterdin. Hep akıllarda kalacaksın biliyorum. Yattığın yer incitmesin..
Evet nerede kalmıştık? Kağıt üstünde yol yarısı gibi gözüküyor. Ama hiç de öyle görünmüyor içeriden. Yorulduğumu hissediyorum. Dışarıya pek belli etmiyorum, bıkkınlık da var. Her yıl özümden bir parça kaybediyorum, yaşama sevinçlerim eksiliyor. Ben de idareli kullanmaya çalışıyorum bunları..
Yalnız bu yıl hiç olmadığı kadar çok yazdım. Heceye denemelerim oldu. Şiirde yeni yönlerimi keşfettim 33'ümde. 34'te daha da iyisini yapmak istiyorum elbette. Edebiyat hayatımdan hiçbir zaman çıkmamalı. Hatta bir şiir yazarken, klavye başında ölmek isterim. Yok öyle bir dünya tabi ki, pazarlık olmuyor böyle şeylerde..
Başlık Mor ve Ötesinden. Beyaz şarkısında geçen "İyi ki varsın, iyi ki yokum" sözlerine ithaf aslında. Bu kaotik dünyada, bu ortada kalmış ülkemde rutinlerimi seviyorum. Belki hayatı bu kadar sevmiyorum. Lanet ettiğim günler oluyor. Ama yine de eksilen yaşama sevinçlerim tamamen bitmeden, bu yolculuk bitmeyecek. Söz verdim kendime..
34 İstanbul hoş geldin..
35 İzmir şimdiden bekleniyorsun..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.