Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

31.10.2024

Su Yolunu Bulur..


İzin ver geçip gitsin, su yolunu bulur.

Su gibi olabilmek vardı buralarda. Her ortama uyan, önünde hiçbir şeyin duramadığı...

Sıkıca tutmadığımdan mı kolayca bırakıyorum bu ipleri? Neden benimseyemiyorum? Bir şeye körü körüne bağlanınca çok ağır bir kayıp yaşamıştım. Akıl sağlığımı kaybetmiştim. Uzun ince bir koridorda o saatin geçmeyen saniyeleriyle bakışmıştık. İşte o günden beridir gevşek tutuyorum hep sevinçlerimi, hüzünlerimi. Sıkı tuttuğunda kopunca ağlıyorsun, onu kendin yapamazsın. O senin bir parçan olmaz, hiç olmayacak. Maddenin tercih hakkı olmasa da zamanın vardır, yıpranır bozulur. İnsanın tercih hakkı var zaten, olmadığında bırakacaksın uçup gidecek.

Nesillerden nesillere aktarılan en önemli miras saygıdır. Saygıyı kendin öğrenemezsin. Saygı atadan gelir. Nasıl konuşacağını planlamadan, o konuşmadaki sözcükleri tartmadan lafa girersen hiç beklemediğin sürprizlerle karşılaşabilirsin. Bir tek ima, bir tek sözcük dayak yemene, hatta öldürülmene bile yol açabilir. Kimi alır başını gider, kimi hayata küser. Sözlerimiz aslında bizim hem silahlarımız, hem de merhametimizdir. Hak edene silah kullanacaksın, o da kullanıyorsa.

“Beyinlerimiz savaşsın isterdim, ama görüyorum ki siz silahsızsınız.”

29.10.2024

Bilirim..


Onun dokuzdan büyük olduğunu
Kibrin edepten şekil olduğunu
Değneğin bir ucunun altın,
Bir ucunun demir olduğunu,
Tokun çatlayacak kadar tok
Açın inleyecek kadar aç olduğunu
Bilirim.

Bilirim aynaya aşıkları
Bilirim çakmakla ısınanları
Hayal kuranları, hayal kurutanları bilirim

Kralları bilirim saraylarından
Derebeylerini bilirim şatolarından
Köy ağalarını bilirim konaklarından
İşçileri bilirim tek göz odalarından.

Bu iğrenç düzeni bilirim işleyişinden
Bulunca değişenleri de
Düşünce delirenleri de
O son umutları da bilirim.

Bilirim ama yine de cahilim
Şartları eşitleyemediğimden hainim
Ezip geçip de güldüğümden pişkinim
Herkes ölümsüzmüş demek ki bir ben faniyim.





27.10.2024

Mum Sönmekte..


Bazen bunalıyorum..

Sanki son demlerinde yanan bir mum gibi oluyorum. Çevreye yaydığım ışık azalıyor, en sonunda sönüp gideceğim işte. Hayatın acımasızlığı çok yorucu değil mi arkadaşlar sizce de? Herkes günü kurtarmaya uğraşmıyor mu? Önünde bir intihar gerçekleşse akşam yemeğini yedikten sonra unutup gidiyorsun ya. İşte insan hayatı böyle bir şeydir. Tanıdık, tanımadık biri ayrılsa bu alemden. Bir vah çeker, garibandı dersin. Onu bile yapmazsın belki. Manyağın teki köprü trafiğini felç etti, tren seferlerini aksattı geberdi gitti, bizi de bekletti diye söver sayarsın değil mi?

Yaşamak hiç kolay değil. Bazılarına kolay gelebilir ama çalışan ve ekmeğini her gün aslanın midesinden aşırmak zorunda olanlara çok zor. Eve gelip buzdolabını açtığında iki tane yumurta görüp tebessüm ederek günler öncesinden kalma bayat ekmek ile sarısına banıp katıp etmek ne demektir çoğu kişi bilmeyecek. Bilmeyecek çünkü kimse öğretmedi, öğretmeyecek.

Uçan kuşa borcu olup da, bankaların tehditkar mesajlarıyla güne başlamak ne demek. Çalıştığın yerde patronunun bir sigara molana bile suratını ekşitmesi ne demek. Her şey gerçek ve acı. Kana kana zehir içip kendini şerbet içtiğiyle avutan insanların memleketi burası.

26.10.2024

Ferfecir Şiirler..


35 yıllık hayatım ferfecir vakitlerinde geçti. Yani aydınlığa yakın olup da bir türlü ışığa kavuşamamakla. Bu durum uzun süre bana koymadı, alıştım o alacakaranlığa. Ama şimdi ikinci devreye başladığım bu dönem aydınlığı daha da zorlamak istiyorum. İşte bu 35’lik hayatın ilk yarısını “Ferfecir Şiirler” ile noktalayıp, yeni bir sayfaya başlıyorum.

Ferfecir Şiirler ikinci kitabım olacak. İçinde ilk kitabım “Renkler Kararırken’deki gibi depresif şiirler bulunmayacak. Daha umutlu şiirler de var. Hüzünlü şiirler tabi ki var. Çünkü hayat pespembe değildir bilindiği üzere. Hayat kavgası, hasret, yalnızlık, ölümlülük az biraz da aşk şiirleri var içinde. Tatlı bir heyecan içindeyim. Hayatımın ikinci yarısını daha anlamlı yaşamayı umut ediyorum. Ne kadar ömrüm kaldıysa pişmanlıklarımın çok olmadığı iyi ki dediklerimin fazla olduğu bir hayat gerekiyor artık.

Yakında beraberiz, her şey güzel olacak mı göreceğiz.

Görüşürüz..

22.10.2024

Öyle Bir Şey..


Nasıl bir şey biliyor musun
Hiç yağmur görmemiş birine tebessüm etsen
Görmüş gibi olurdu
Çocukluğunu yaşayamadan büyüyen
Seninle yeniden çocuk olurdu.
Gül seni görse gonca olurdu...

Nasıl bir şey biliyor musun
Sevmekten daha çok alışmak gibi
İyilikte de kötülükte de bir olmak gibi
Denizi seyre dalıp onda kaybolmak gibi
Bilmek, öğrenmek, var olmak…
Senle anlamlaşmış gibi.

Nasıl bir şey mi?
Bir sıcak nefes,
Bir tatlı uyku,
Bir gamze gülüş,
Sarp bir uçurumun kenarında,
Özgürlük gibi..

Öyle bir şey güzelim
Tam da öyle bir şey...





17.10.2024

Dante Gibi..


Zaman geçiyor.
Kuyuda çırpınırken,
Gerçekle çarpışırken
Namluya hayatım sürülürken
Durmuyor geçiyor...


Buralardayım bayanlar baylar ve sonunda Dante gibi ortasındayım. Abilikten bey amcalığa terfi edebilirim artık. Bugün günlerden doğum günüm.

Bu kadar yaşayabileceğim ve bu kadar değişebileceğim aklıma gelir miydi hiç? Dile kolay 35, yazıyla otuzbeş. Hani doğum günündür herkese laf arasında sıkıştırırsın bugün doğum günüm diye. Hah işte o zamanı geçtim ben. Artık kimsenin bilmesinin, öğrenmesinin umurumda olmayacağı, kimin kutlayıp kimin kutlamadığının öneminin kalmayacağı bir eşiktir bu. Yani artık kimseye o gün doğum günüm olsa da söylememe dönemine girdim. Belki de doğum günümü tamamen unutacağım günleri de göreceğim kim bilir.

40’a 5 kaldı. Bakalım öngörülerim doğru çıkacak mı? Yaklaşıyor zaman. Görebilecek miyim 40’ımı onu düşünüyorum sadece. Gerçi haklı çıksam madalya takmayacaklar sonuçta..

Ne diyorduk 35. Büyük bir eşikten geçtim bugün, artık çocukluğum, ergenliğim, heveslerim çok uzakta kaldı. Büyük okyanusu geçip yeni bir kıtaya ulaşmış gibiyim. Geri dönmek imkansız, harcanıp bitti o yıllar. Tüketimi eleştiriyorum ya en büyük savurgan benimdir. Nasıl bu kadar kolay harcadım onlarca yılı, delirecek gibi oluyorum bazen. Yaşanması gerekiyordu diyebilirsiniz de, yaşanmayabilirdi de. Ne umutlar tükettim dört duvar arasında. Gençlik su gibi aktı gitti. Başlangıçta dediğim gibi değişimime inanamıyorum hala. Ben hala Akmar pasajına kulağımı deldirmeye gittiğim günleri hatırlıyorum. Fotoğrafını çekmişim sanki geçmişimin sürekli beynimde onu seyrediyorum. Geçmişi düşünüyorsan geçmiş geçmemiş demektir..

6.10.2024

Düş Ekim Ayı..


İnsan hayallerle avunmuyor mu sizce de? Her Eylül’de yaprak döküp, her Ekim ayında düş tarlalarını ekiyor. Düş ekip, yaz aylarında mutluluk hasadına başlamak istiyor. Ekim demek benim için yeni bir yaş, yeni bir macera demek. Ben de ekiyorum umutlarımı, isteklerim gerçekleşir bir ihtimal diye sonraki yazı bekliyorum. Şimdiye kadar rekolte istediğim miktarda gelmedi. Ama yine de şükür ki kıtlığa yakalanmıyorum. Her şey yok olsa, tamamen düşsem bugünlerimi mumla arayacağımı biliyorum.

Hayatta her şey mümkündür. Genellikle kötülük hüküm sürse de bir yerde o insanlar var. Sizin kafadan, sizin ruhtan o insanlar tek tük de olsa var. Umudumuzu bu yüzden diri tutuyoruz işte. Dünyanın onların yüzü suyu hürmetine döndüğü o insanlar çıkacak karşınıza. Tamamen kötü olsaydık herhalde helak olup giderdik zira. Tanrı insanlıktan hala ümitli, iyiye dönecektir hava. Hep fırtınada gitmeyecek bu gemi. İllaki bir imbat esintisinde huzurla demirleyecek. O günler gelecek, eminim gelecek.