Su gibi olabilmek vardı buralarda. Her ortama uyan, önünde hiçbir şeyin duramadığı...
Sıkıca tutmadığımdan mı kolayca bırakıyorum bu ipleri? Neden benimseyemiyorum? Bir şeye körü körüne bağlanınca çok ağır bir kayıp yaşamıştım. Akıl sağlığımı kaybetmiştim. Uzun ince bir koridorda o saatin geçmeyen saniyeleriyle bakışmıştık. İşte o günden beridir gevşek tutuyorum hep sevinçlerimi, hüzünlerimi. Sıkı tuttuğunda kopunca ağlıyorsun, onu kendin yapamazsın. O senin bir parçan olmaz, hiç olmayacak. Maddenin tercih hakkı olmasa da zamanın vardır, yıpranır bozulur. İnsanın tercih hakkı var zaten, olmadığında bırakacaksın uçup gidecek.
Nesillerden nesillere aktarılan en önemli miras saygıdır. Saygıyı kendin öğrenemezsin. Saygı atadan gelir. Nasıl konuşacağını planlamadan, o konuşmadaki sözcükleri tartmadan lafa girersen hiç beklemediğin sürprizlerle karşılaşabilirsin. Bir tek ima, bir tek sözcük dayak yemene, hatta öldürülmene bile yol açabilir. Kimi alır başını gider, kimi hayata küser. Sözlerimiz aslında bizim hem silahlarımız, hem de merhametimizdir. Hak edene silah kullanacaksın, o da kullanıyorsa.
“Beyinlerimiz savaşsın isterdim, ama görüyorum ki siz silahsızsınız.”