Kaldırımda yanından geçtiğin kişinin neden somurttuğunu asla bilemeyeceksin. Kimse senin suskunluğundan isabetli çıkarımlar yapamayacak, kimse derman olamayacak. Nasılsın diye soracaklar. İyiyim diyeceksin ve muhabbet bitecek. Kötüyüm desen kim çare olabilecek ki, hep yalan içinde yüzüyoruz. Kötüyüm bile diyemiyoruz kimseye. Haddinden fazla düşünüp hasta oluyoruz.
Dünyanın yüzde kaçı sağlıklı bir ailede, dertsiz büyümüştür, yaşamıştır? Bizi nasıl kirlettiler böyle? Düşenlerle alay etmek, fakirlerden iğrenmek, sadece makara yapmak, dedikodularda boğulmak. Ne pis yaşantılarımız var bizim. Tabi ki işimiz rast gitmeyecek. O kelle avcısının listesinde olacağız. Sana bir gün boyunca neler yaptığını, neler düşündüğünü ve konuştuğunu izletseler kendinden nefret edeceksin. Ne boş bir yaşamdır bu yarabbi diyeceksin.
Sigara, içki, uyuşturucu / gezme, tozma, eğlenme / dedikodu, küfür, ihtiras bunlar bizim kültlerimiz olmuş. Hem kendimizi hem çevremizi mahvediyoruz. İyi düşünmüyoruz, iyi konuşmuyoruz. Samimiyet gösteremiyoruz. Sahte gülümsemeler, sahte sevgiler, çıkar ilişkileri. Bu rasyonel egoizm değil. Bu egonun kimseye faydası yok. Emin ol kazandığında kaybedeceksin sadece farkında değilsin.
Artık dibe ulaşsak diyoruz, ya ölelim ya da yerden sekip zaman kazanalım. Ama olmayacak işte, hafif bir ölüm hiçbirimize uğramayacak, kaktüse yapışmış yün kolay ayrılmayacak ondan. Milyar adet takipçin olsa da, bir gün düşeceksin. Yüzün deforme olacak, aklın bulanacak. Kimse sana gelmeyecek, soranların bir duman gibi kaybolacaklar.
Ne anlatıyorum ki ben? Farkındalık bitirir insanı. Kalbim nasırlaşmış, beynim çürümüş ne anlatıyorum? Siz bana bakmayın. Selfi çekmeye devam edin, kaydırmaya devam edin. Ben gitmişim buralardan, kırıntılarım yazıyor bunları. Bana bakmayın rica ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.