Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

3.01.2025

Pamuk İpliğinde..


Söylenecek o kadar şey var ama insan tutuluyor işte. Hepsi zihninde dönüp dursa da onları dile getirip toparlayamıyor. Kendi hayatımdan bir pamuk ipliği uzaktayım oysa. 35 yaşındayım ve hala geçinemiyorum, yaşıtlarımın evlenip çoluğa çocuğa karışıp, yazlıklar, yatlar, katlar alıp, yatırım yaptıkları halde ben bir bilgisayarı, 7 çift ayakkabısı, bir paltosu olan hayatı boyunca kiralarda sürünmüş bir adamım işte.

Benim elbette hatalarım var, okumaya devam etmem gerekirdi. Laylaylom dönemlerimin bu kadar uzun olmaması gerekirdi. Yazın dans edip, kışın sürünmek, Ağustos böceği ve karınca misali. Bir pamuk ipliği tutuyor. Ne kadar güçlüymüş ki bu zamanlara kadar getirdi beni. Koşuyorum ecelime..

Elbiseye konuşuyor insanlar, payeye değer biçiyor. Alt kademeden gördüyse onun gözünde bir hiç oluyorsun. Emretmeye bayılıyorlar, empati kurmayı bilmiyorlar. Sıçan kadar değerin olmuyor. Ama insanız işte dokunuyor, kalp demirden değil ki. Biliyorum milyonlar bunu taşıyor, derman kalmasa kafa tutuyor bu düzene. Ama onların yine tutundukları bir dal oluyor. Eş, aile, çocuk. Ben babam olmasa yapayalnız biri olduğumu biliyorum. Gerçekleri öğrendim artık. Kürkün yediğini de konuştuğunu da biliyorum.

Yokluktan çıkıp tepeye tırmanan bayağı insan olmuştur. Servetini kendi yapanlar yok mudur? Ben sanırım aksiyon almaktan korkan bir adamım. Riske girmekten kaçınıyorum. Zaten günümüz dünyasında yükselebilmek ve klasman atlayabilmek için kaç kişinin üzerine basacağın belli değil. Birinin mutsuzluğu senin mutluluğun olacak kaçınılmazdır bu. Birini kovup seni oraya getirecekler. Hayatın neler getireceği o kadar belirsizdir ki. Neye uğradığını şaşırabiliyorsun.

70 yaşında bir gece 12 saat bir kulübeyi bekliyorsun ekmek parası için. Dışarda buz gibi bir havada in cin top oynarken boza satmaya çalışıyorsun. Bazıları tek bir telefonla milyonlarla oynarken, senin derdin eve ekmek götürebilmek. Şimdi çalıştım kazandım, yükseldim, emek verdim diyenler olacak. Peki bu emek temiz bir emek mi oluyor her zaman? O noktaya gelebilmek için kimleri harcadın ya da harcattın. Üzerine basıp unuttuğun o kadar hayat oldu ki.

Ben öyle olamıyorum işte. Vicdanım çok hassas nedense. Olur olmadık şeylere takılabilir diye o kadar dikkat etmek zorundayım ki. Yağmurlu, fırtınalı bir havada yemek söylediysem kuryeden helallik almak zorundayım. Meteliğe kurşun sıksam da en azından bir çay parasıyla gönlünü alabilmek zorundayım. Şimdi işidir yapacak tabi diyenler olabilir. Ama benim yapım bu işte. Hizmet sektöründe de çalışmış olduğumdan bahşiş verilmediğinde aldığın maaşın yetmediğini de çok iyi bilirim.

Ben bir aziz değilim elbette. Günahlarım her zaman oldu, hatasız kul olur mu? Acaba bu yüzden mi kendimi Jean Valjean’a benzetiyorum hep. O ekmek çaldığı için ömür boyu kürek cezası yemişti. Kaçtığında rahip Bienvenu’nün evine girip gümüş şamdanlarını çalmıştı. Rahip onu fark ettiğinde, onu polisler getirdiklerinde “O çalmadı ben verdim” diyerek onu kurtarmış, içinde umut yeşertmişti. Hayatı boyunca peşinde gölge gibi onu takip eden Javert’e bile merhametinden ödün vermemişti. Benim peşimde de sanki bir Javert var. İster şanssızlık deyin ister uğursuzluk doğru zamanda denk gelemiyorum hiçbir şeye. İş işten her zaman geçmiş ve fırsatlar kaçmış oluyor.

Bu zamana kadar başaramayıp, beceremediysem başım dik yaşamayı bundan sonra da böyle gidecektir. Yine ağalar başta olacak ve keyfince azarlayacak marabayı. Ben de kentli bir maraba olarak, başım eğik sadece karnımı doyurabileceğim. Hiçbir lüksüm olmayacak, eşim ve çocuğum olmayacak. Babam terk-i diyar ettiğinde bu dünyada tek başına kalacağım.

Yapacak bir şey yok. Ömür dolduracağım ve hayatımı kısaltması için Tanrıya yalvaracağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bir isim ile paylaşın. İsimsiz yorumlara sadece teşekkür ediyorum.