Seni hatırında kalanlar eritiyor belli ki. Hayatın boyunca hatırlamadığın olaylar bir anda aklına geliyor. Akıl boştaysa neler hatırlayacaksın daha bilemezsin. O yüzden aklının sürekli meşgul olması lazım. Çünkü hatırladığın her ne ise iyi de olsa kötü de olsa acıtacaktır. Zira o hatırladığın güzel anın bir daha yaşanmayacağını biliyorsan öyle acıtacaktır ki.
İnsan 10 bin parçalık bir yapboz oluşturmaya çalışıyor hayatı boyunca. Sayılı kişiler bu başarıya nail olabiliyor. Yapbozu eksiksiz bitirdiğinde tertemiz gidiyorsun buralardan. Ölümsüzleşiyorsun ve hiçbir borcun kalmıyor kimseye. Hesabını alnın açık veriyorsun. Kendime yormam gerekirse ben bu 10 bin parçalık yapbozun 100 parçasını ancak tamamlamışımdır. Gerek yaptıklarım gerek yapmadıklarımla öyle eksiğim ki, deniz derya benim olsa tamamlanmaz içimdeki boşluk. Beyhude gelmişim 35 yaşına. Önümde ne kadar yıl kalmış bilinmez, yaşlandıkça aklım daha da bulanıklaşacak. Yani bu yaşıma kadar bir şeyleri başaramamış, hep geç kalmışsam. Bu yaşıma kadar Oblomov gibi tembel takılmışsam. 60 sene daha yaşasam nedir ki? Böyle gelmiş böyle gidecektir. Bir gün ağırlığın ucundan tutacağım, bir gün boylu boyunca yatacağım. İki ileri bir geri ömür tükenecek. Sıfıra sıfır elde var sıfır. Dünyayı kurtarmak bir yana hesabımı nasıl vereceğim? Bir şey yapmamak da günahtır arkadaşlar. Bir eylemde bulunmamak, hep izlemek. Bu günahtır. Bir bitkinin bile görevleri varken, hayvanlar ekosisteme harfiyen uyarken. En bilge, en üstün canlı olan insan bir taş misali eylemsiz kalamaz. Bunun bir yaptırımı yok mudur? Öyle bir vardır ki.
Eylemsiz olduğunda, hayata karışamadığında nötr kaldığını mı sanıyorsun? Çevren kötü etkileniyor, seni iyileştirmeye çalışırken onlar da cepten yiyorlar. Zamanında yaşanmış her şey teker teker gözlerinin önüne geliyor ve halamın bıyığı olsaydı amcam olurdu sanrısına kapılıyorsun. Yani o zamanlar şöyle davransaydım ne olurdu yanılgısına düşüyorsun. Geçmişte bırakamıyorsun geçmişi. İleriye gözlerini kapatıp, öyle adımlıyorsun. Şimdiye kadar bir obruğa düşmediysen bu Tanrı’nın bir lütfudur. Ama böyle devam edersen şans her zaman yanında olmayacaktır. Korkmadan bazı şeyleri yapabilmen ve söyleyebilmen gerekiyor. Haklıysan hakkını araman, haksızsan hatanı düzeltmen lazım. Bir taş misali kenardan seyretmeyeceksin dünyayı. Çünkü sen taş değil insansın.
Öyle bir yaşayacaksın ki artık temasının kalmadığı kişiler bile o burada olsaydı böyle davranırdı diye seni anacaklar. Atıyorum Fener şampiyon olmuştur mesela o şimdi caddededir diyecekler. Yüzün silinse bile ismin hatırlanacak. Kimler böyle yaşayabilmiştir, onlar yaşamın hakkını verebilmiştir. Kaldırımdan geçerken insanlar kimsenin yüzüne dikkatli bakmaz ya hani. Sen kaldırım insanlarından olmayacaksın. Hatırda kaldığın müddetçe dünyaya imza atmış olacaksın. Dünyaya çakılı bir çivi bırakman gerek. Bu temiz bir isim, yapıt veya hareket olabilir. Seni andıklarında onların yüzüne gülümseme yerleştirebilmen önemlidir.
Sözün özü şudur ki, kendimizi tüketiyoruz. Tükettiklerimizi yeniden tüketiyoruz ve üretimde bulunmuyoruz. Aksiyon almıyoruz sadece kıyıdan izliyoruz. Sonra bir an geliyor aklımıza düşenler bizi hayata küstürüyor. Amacın kalmıyor ve uzay boşluğunda sağa sola savruluyorsun. Ben öyleyim şu sıralar. Siz öyle olmamaya çalışın. Var olmanın birinci şartı etkileşime girmektir. Sürekli bir şeyler öğrenip, arada insanlar senden bir şeyler öğreniyorsa var olmuşsun demektir.
Hesabı hafifletmek için hakkını vermek gerekiyor bu emanetin. Eyleme geç, söz verme, sadece yap. 10 bin parçalık yapbozun en azından kenarlarını bitirebilmek lazım. Aklını meşgul tut ki üzüleceğin şeyler üzerine çökmesin. İleriye bakarak, geçmişi aşarak, sağlam adımlarla bitişe varmak. Bundan güzeli olmaz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen yorumlarınızı bir isim ile paylaşın. İsimsiz yorumlara sadece teşekkür ediyorum.