Ana gibi yar olmaz derlerdi. Bu benim için böyle olmasa da baba gibi dağ olmaz şeklinde yaşıyorum bunu.
Babam bir iyi olup çoğunlukla kötüleşiyor. Her kötü hissettiğinde Xanax alıyor ve günü daha da berbat geçiyor. Ölüm korkusu olarak yorumluyorum bunu. 77. yaşının doğum gününde akciğer kanseri olduğunu öğrenmesi hayatın bambaşka bir cilvesiydi sanki. 3 kemoterapiden sonra iyice yorgun, iyice koyuvermiş bir durumda görüyorum ya onu, mahvoluyorum. Babamı böyle görmemiştim ki hiç ben. Babam hep sıkıntıları göğüsler, çözüm yaratırdı. Belki benim hasta olduğum dönemler morali bozulmuştu ama bu kadar yıkılmış görmemiştim yine onu. Başlangıçta dediğim gibi annemin gerek fiziksel, gerek zihinsel yoksunluğunu babam kapatmıştı. Babamdan sonra kendimi öldürebileceğim gibi bir düşünce arada sırada yoklamaya başladı beni. Şu an bu satırları yazan adam olmayacağım kesin gibi bir şey.
Keşke ömrümden alıp babama verebilseydim. Keşke bencilliğim gereği ondan önce ölebilseydim. İnsan her şeye alışabilen bir canlı. Ama baban ölüyor ulan nasıl alışabilirsin ki? Numarasını rehberimden nasıl silebilirim? Nasıl bir gün bile arayamadan durabilirim?














