Zamanlama her şeydir ve son otobüsü kaçırdığında yayan kalırsın cebinde taksi paran da yoksa.
Hayatının en büyük fırsatını ya da en büyük aşkını yanlış zamanda bulursun çoğunlukla. İmkânlar ve şartlar el vermez. Bazen de mesafeler mani olur. Sonrasında mutsuzluğa demir atarsın. Yalnızlığını Alcatraz hapishanesine benzetirsin kaçışın mümkün olmayacağı. Kendini şartlarsın buna, itikatla suçsuzluğunun cezasını çekersin. Çek bakalım.
Senin en büyük hayalin şimdi nerede bolca düşünme vaktin olur. Onun mutlu olduğunu hayal edip sevinirsin, çünkü o mutluluğu hak ediyordu ve sen de onu mutlu edecektin zamanlama denk gelseydi. Ama mutsuz olduğunu düşündüğünde azap çekersin, kendini yersin. Sonuç olarak onun mutlu olduğuna kendini inandırmakla geçer zindanında ömrün. Çünkü yalnızlığının tonluk çekerine ekstradan birkaç ton daha eklememek tamamen çökmemek için gereklidir.
Mutluluk tamamen tükendiğinde yeni ürettiğimiz dertlerimizle hayatımız daha da zorlaşacak. Saçma sapan peri masallarına bel bağlayacağız. Mesela mutluluk, dayanışma, aitlik için değil de menfaat için evleneceğiz. Erkekler yemeği, ütüsü, temizliği yapılsın diye, kadınlar her ihtiyacı karşılansın, maddi zorluk çekmesin diye evlenecek. Birlikte hayata göğüs germek, güzelce çocuk yetiştirmek, aile dayanışması için değil işte. Menfaat için aynı yolda yürümeden, aynı yastıkta kocayamadan ayrılarak.