Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

24.05.2025

Çöküşe Doğru..


Ana gibi yar olmaz derlerdi. Bu benim için böyle olmasa da baba gibi dağ olmaz şeklinde yaşıyorum bunu.

Babam bir iyi olup çoğunlukla kötüleşiyor. Her kötü hissettiğinde Xanax alıyor ve günü daha da berbat geçiyor. Ölüm korkusu olarak yorumluyorum bunu. 77. yaşının doğum gününde akciğer kanseri olduğunu öğrenmesi hayatın bambaşka bir cilvesiydi sanki. 3 kemoterapiden sonra iyice yorgun, iyice koyuvermiş bir durumda görüyorum ya onu, mahvoluyorum. Babamı böyle görmemiştim ki hiç ben. Babam hep sıkıntıları göğüsler, çözüm yaratırdı. Belki benim hasta olduğum dönemler morali bozulmuştu ama bu kadar yıkılmış görmemiştim yine onu. Başlangıçta dediğim gibi annemin gerek fiziksel, gerek zihinsel yoksunluğunu babam kapatmıştı. Babamdan sonra kendimi öldürebileceğim gibi bir düşünce arada sırada yoklamaya başladı beni. Şu an bu satırları yazan adam olmayacağım kesin gibi bir şey.

Keşke ömrümden alıp babama verebilseydim. Keşke bencilliğim gereği ondan önce ölebilseydim. İnsan her şeye alışabilen bir canlı. Ama baban ölüyor ulan nasıl alışabilirsin ki? Numarasını rehberimden nasıl silebilirim? Nasıl bir gün bile arayamadan durabilirim?

Babamdan çok fırça yedim ömrüm boyunca. Bir kere kibritlerle oynarken odayı tutuşturduğumda tokat attığını hatırlıyorum sadece. Onda da hak etmiştim. Öyle duygusaldır ki sevgisini belli etmeyen cinsten. Bir iş sürüncemede olsa uyuyamaz, Beşiktaş’ın maçlarında 2 paket sigara içerdi stresten. Şimdi hiçbir şey tat vermiyor ona. Zaman geçmiyor diyor sürekli. Hiçbir yere sığamıyor. Televizyona bakmıyor sadece yatıyor duvarı izliyor.

Dağ gibi bir adamın eriyişini izliyorum işte. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Bana dedemin son günlerini anlattığı anlar aklıma geliyor. Onu hastaneye yatırmak için götürdüğünde, yataklar dolu olduğundan önce reddetmişti doktor. Sonra dedemin koluna girmiş dönerken, hallerine acımış bir yatak bulurum demişti. Şimdi onu hastaneye götürürken ben de koluna giriyorum düşmemesi için. Yavaş yavaş yürüyoruz. Sonu çekiyoruz kendimize.

Bu işin birincil ilacı moral olarak çökmemektir. Babam bunu başaramıyor. Oysa herkes ölecek be baba da diyemiyorsun. Allah’ın takdiri her şey ondan. Kimseye muhtaç olmadan yaşadın bunca yıl. Bizi ellere muhtaç etmedin. İmzanı attın diyemiyorsun. Babamı böyle gördükçe ölümü de hissediyorum. Yakınlarda dolaşıyor sanki.

İşyerindeyken apartmanda son anlarına şahit olduğum iki tane kişi olmuştu. Sedyeyle ambulansa taşınmalarına yardım etmiştim. Görmüştüm öldüklerini, hele sonuncusunda kadının kızı yardım istemişti, tutmuştum kadını sabit. Tansiyonu düşük olduğundan tuzlu ayran yapın demiştim. Sonra ambulansa kapı açmış ve sedyenin bir ucunu yüklenerek taşımıştım. Bunlar nedense işaret gibi geliyor. Ölüm yakınlarda kol geziyor. Bize de uğrayacak gibi geliyor. Nedense babamı sabahın 6’sında işten eve geldiğimde soğuk bulacağım gibi hissediyorum. Son zamanlarda eve geldiğimde kapısını açıp nefes alıyor mu diye kontrol ediyorum çünkü.

Yaratan her şeyin hayırlısını versin. Umarım babam için güzel planları vardır. Yaşayacaksa başı dik yaşasın, ölecekse de ayakta ölsün başka bir dileğim yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.