Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

3.07.2023

Ortasından Nesir..



Ve sen gözlüklerini temizleyip okumaya başlıyorsun. Tane tane iyice sindirerek okuyorsun yazılı bir metni. İçinden geçenler kasvetli; düşünceler, veryansınlar, küfürler birbiriyle kadeh tokuşturuyor. "Şerefe ağabeyim" Bazı olaylar var ki can sıkmak bir tarafa yaşama sevincini de elinden alıyor. İbretle korkuyla yaşıyorsun, sana bunları zorla nakşediyorlar çünkü. Korkmayan insan eğilmez, bükülmez. Ancak korku ve sorumluluk beraber yürüyorsa o hayat zordur be arkadaş. Dünyaya niye geldik biz diye düşünüyor musunuz hiç?

Dünyaya geliş amacımız tamamen kendimizi arındırmak ve bizden önce atalarımızın, ilk insanların yeryüzüne ektiği zakkum tohumlarını temizlemektir. Yaşamayı zorlaştıran tek varlık insandır. Kendi kendimize azap çektiriyoruz. Şu dünyevi tatları bir kenara bırakın, para, para, aşk, seks, kariyer. Bunları bir kenara bırakıp düşünmek gerek. Dinsiz bir adam bile bu kainat ve her bir zerresini baz alırsa büyük bir kudret tarafından bu dünyaya can olarak getirildiğini anlamalı. Mesele cennet cehennem de değil. Sadece bu olguyu kavra zaten kimse tamamen pirüpak noktalayamaz yaşamını. Ama saldım çayıra modunda ağlayarak zırlayarak kavga ederek bağırarak ezerek yalan söyleyerek saçma sapan hayaller peşinde koşarak bu yaşamı sürdürmemeli...

Elbette her insanın kendi iradesi var kimseye karışamam suçlayamam da hiçbir şey net değil. Bilinmez o kadar büyük ki sadece binde birini tahmin edebiliriz. Savaşlar, tecavüzler, işkenceler, cinayetler, dolandırıcılık bir ton suç işleniyor bu dünyada. Ne uğruna sanki sonsuza kadar yaşayacağız bu dünyayı...

Bazen ben de neye inanacağımı neyi nasıl yapacağımı anlamakta zorlanıyorum o kadar kurcalıyorlar ki kafanızı gerçeğin önüne kapkara, kıpkırmızı perdeler çekip ışığı görmemize izin vermiyorlar. Sonuçta siyah perdeler arasında delirirsin, kırmızı perdeler arasında azarsın. Ha diyeceksiniz aç perdeleri kolay değil bilgisayar bir pranga televizyon bir kelepçe olmuş. Pencereye yaklaşamıyorsun ki. Televizyon kumandasını ya da klavyeyi biraz normalden bir "tık" uzunlukta kullanabilme imkanı vermişler sana. Takılan pranga ise belirli uzunlukta evden dışarı çıkmanı sağlamayacak şekilde istediğinin eline getirildiği bir sisteme mahkum ediyor seni. Bir esnafın mutlu veya mutsuz ifadesini görmeden alışveriş yapabiliyorsun, ağaçların arasında yapraklar ayaklarının altında çıtırdarken ne kadar huzur dolduğunu unutuyorsun. Bir vapura binip deniz kokusu eşliğinde Eminönü'ne gidemiyorsun, onun yerine masaüstü ekranını manzara resimleriyle donatıyorsun. Yeterli mi, yeterli çünkü bunun bir lüks olduğunu ve seni kolay yaşattığına inanıyorsun..

Dijital çağda analog olarak yaşamak aslında bir geri kalmışlık değil geçmişi yaşatmak ve gerçekten haz veren duygular içinde yüzmek demek. İnsanlar bu kadar kolaya alıştıran zihniyet çok kolay da suç işletir. Bunu öğrenmek gerek..

Hayatta zor görünen yüzlerce olgu bir parmak şıklatmasıyla bir ufak dokunmayla olduğundan ruhumuz o kadar obezleşti ki aynalarımızı bile ona göre seçer olduk. Standartları korumak yükseltmekten daha iyidir bana göre. Standartlar yükseldikçe insanın kimyası bozulur, sadece kendi de bozulmaz etrafını bozar..

Sonuç olarak yaşam terazisi adil olmadığından hiç bir zaman gerçek mutluluk gerçek iyilik gerçek sevgi vs. Bunların hiçbirini tadamayacağız. Her tat sahte ve sentetik yollarla birleştirilen bir kaç alaşımdan farklı olmayacak. Güçlü hissedenler bir yanılsama ile yaşayacak, güçsüz hissedenler erken ölecek/öldürülecek...


Yazı tarihi: 29.03.2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bir isim ile paylaşın. İsimsiz yorumlara sadece teşekkür ediyorum.