Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

26.01.2024

Damage/Fatale..


Ne zaman kendimi normalden daha mutlu hissetsem açar bu filmi izlerim ve hayatı tekrar hatırlatır bana. Maskenin altını gösterir ve kendime gelirim. Bu zamana kadar izlediğim filmler arasında "en" ibretlik sanıyorum ki bu film olmalı.

Hayatı kontrol etmeye çalışıyoruz. İnsan yazgısını kendisi belirliyor. Ne kadar dayanabiliyorsan şeytana o kadar iyi yaşıyorsun. Bir şekilde yakalandığında bile vicdan azabı çöker üzerine ve yaşama sevincini sıfırlar. Nefse karşı koyabilmek çok zor, filmde bunu gösteriyor. Madem yaptın ya, o vicdan azabının içini bütünüyle yakmasına dayanacaksın. Çünkü hak ettin. Bunlar kefaret olarak işlenecektir.

İnsan birbirinin üzerine basıyor türlü dalaverelerle. Kimisi çok yakın arkadaşının, akrabasının sevdiğini elde etmeye çalışıyor. Elde edenler azınlık değil o kadar diyebilirim. Sana bunu yaptıran ne? Neden düşünmeden giriyorsun pisliğin içine? Bir anlık tatmin uğruna insan hayatını çok kolay harcıyor. Kimse arınmış değil, hepimiz çiğ süt emdik ve kötü alışkanlıklarımız iyilerden fazla. Görünmeyen, kendimizle baş başa kaldığımızda beynimizi yiyen o günahlar hepimizde var. Yansıtmıyoruz, hepimiz çok iyi oyuncuyuz. Maskeyi çıkararak yaklaşmıyor kimse birbirine. 

"Dostunu yakın tut, düşmanını daha da yakın" diye bir deyiş vardır. Yaşamak istiyorsan minimum kederle, kimseye hak ettiğinden fazlasını verme. Bu yüzden birçok düşmanın olacaktır, aldırma. Çoğu bastırdığı hasedi çıkarır ortaya seni karalar, başkalarına dedikodunu yapar. Türdeş insanları çok rahat da ikna eder, tıkarlar önünü. Elinden değer verdiğin her şeyi çalmak isterler. Bir açığını yakalamak için çok uğraşırlar. Beyin obsesif hale dönmüştür. Bulduklarında teşhir ederler ve zafer sarhoşu olurlar. Umursamazlık ve olgunluk devreye girmeli burada. Eğer sen de onların üzerine gidersen, seni kanattıklarını anlarlar ve daha sıkı konsantrasyonla üstüne gelmeye çalışırlar. Satranç'ta nasıl her hamlenin bir değeri varsa, hayatta da öyledir. Tek saniyelik bir hareketin ve davranışın sana kin ya da sempati olarak dönebilir. Bunun önüne kimse geçemez birinden biridir mutlaka.

Zaten düşmanı olmayan insan hiçbir şekilde samimi değildir. Herkese nabız yoklaması yapıp ona göre davranmıştır. Ancak bu sonsuza dek süremez. Bir mizaç oturtmalısın dost ya da düşman kazanacaksan. Yoksa iki tarafta dışlar seni ve kolay olmaz. Basacağın yeri silmen gerek basmadan önce. İyi olduğu kadar kötü de düşünmen lazım olasılıklarda. Beyni kullanmak gerek. Beynini nasıl kullanıyorsan o oranda gelişir. Hatta çok gelişirse delirtir, izahı yok. Bilerek girenler de var pisliğe, onlara bir şey diyemiyorum. Kafası çalışan bir insan kendini rezil bir duruma düşürmemeli.

Neyse filme dönersem, iki başrol oyuncusu var. Biri Jeremy Irons çok severim kendisini. Diğeri Juliette Binoche tipik bir Fransız kadını. İkisi de üst düzey bir oyunculuk sergilemiştir benim nazarımda. Özellikle filmdeki sevişme sahneleri o kadar saf ve o kadar dünyadan ki, için burkularak izlersin. Ayıplatır sana ve o derece yaşatır.

İnsan ne kadar yükseğe çıkarsa çıksın, standartları ne kadar lüks olursa olsun. daha da çıkmak istiyor. Oysa evren sonsuz, nereye kadar çıkabileceksin ki. Haddini bil otur aşağı değil mi? Ama yok hep bana diyeceksin sonuna kadar. İşte bu doyumsuzluk insanı "pamuğa" yaklaştırıyor. Limitsiz yaşam yok. Gözünle gördüğün her şeyin limiti vardır. Bunu bilerek yaşayacaksın. Normal insanlar gibi yaşayacaksın.

Damage benim başucu filmimdir. Kaldı ki kolay kolay bir filme bağlanamadığım düşünülürse, gerçekten etkilemiştir beni. Final çok vurucu, çok özgün. Öyle kimse kimseyi intikam için kesmeye gitmiyor. İzlemeyenler izlemeli. Kişinin olgun bir döneminde izlenmeli ve bu filmde yaşanan çarpıklığa özenmemeli, bilakis ibret alarak izlemeli.

Filmin son sahnesini buraya bırakıyorum. Vurgun yedirtecek gibi. İyi seyirler..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen yorumlarınızı bir isim ile paylaşın. İsimsiz yorumlara sadece teşekkür ediyorum.