Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

1.07.2024

Görünme ve Gösterme Telaşesi..

Üzerine çok düşünülecek bir konudan bahsetmek istiyorum. Günümüzün internette başlayan ve reel hayata taşınan, koronadan daha hızlı yayılıp dünyayı kırıp geçiren bu hastalığından konuşalım. Bu hastalığın adı “Görünme ve gösterme” hastalığıdır.

Yaşı yetenler beni daha iyi anlayacaktır. Milenyum öncesinde insanlar nasıl yaşarlardı? Hemen gözünüzün önüne o isli bacalardan kömür dumanlarının çıktığı sokaklarınız gelecektir. Şimdi soruyorum size o zamanları neden özlüyoruz? Bazı şeylere ulaşmak ve haberdar olmak zordu diye mi? Yoksa samimi ve hoşgörülü müydü bu mahallelerimizin insanları? İkisi de olabilir, ama hiçbiri diyemezsiniz. 

Ne olduysa bu lanet sosyal medya siteleri ortaya çıktığında oldu. Özellikle instagram denen garabette millet birbirine caka satmaya bayılıyor. Kültürler yozlaşıyor. İnsanlar bir lokantaya eğlenmeye ve güzel bir yemek yemeye gitmiyor ki. Onların amacı ortamı fotoğraflayıp, videoya alıp başkalarına göstermek. O ortamda bulunduğunu kanıtlamak. Her şey şekil nedeniyle ve görsellikle üstünlük taslamaktan ibaret olmuş. 80’liler ve 90’lılar da bu yeni modaya uyuyorlar artık. Kişi gezmeye gittiği yeri gezmiyor sadece fotoğraflıyor. Tanıtacak ve beğeni alacak bir paylaşım yapmaya çalışıyor. Her beğeni o sert egosunu törpülüyor. Beğeni bağımlılığına tutulmuş ve beğenisiz nefes alamayacak boyutlarda yaşıyor. 

Kadınlarda bu daha yaygın, bunda hemfikir olmalıyız. Günümüzün en kazandıran mesleği sanıyorum ki estetik cerrahlıktır. Günün her saati makyajlı kadınlara alışmıştık şimdi her köşe başındaki her yaştan kadınların estetikli hallerine alışıyoruz. Kendini göstermek, güzelliği elde edip onu göstermek. Teknolojik alet edevatları göstermek. Bu bir hastalık. 

Yolda gördüğün birinin kendi kendine konuştuğunu sanıyorsun ama orada bir hikâye var. “Kablosuz kulaklıkla konuşuyorum gör bak” hikâyesi. Karşılıklı çay içtiğin birileri var, kimi telefonlar ters koyulmuş. “Logoyu gör bak” hikâyesi. Bunlar daha da çoğaltılabilir.

Görünmek ve göstermek bu kadar önemli midir arkadaş? Mezara götüremeyeceğin şeyler için neden başkalarını imrendiriyorsun ki? O yüzden diyorum ya geçmiş zamanda bunlar olabildiğince azdı. Yoktu demiyorum insan bu, her zaman böyleleri vardı. Ama günümüzde böyle olmayanı yok artık. 

Şunu hatırlıyorum arkadaşlarla gezerken birinin babası gelirdi. Sadece oğluna değil bize de şeker ya da çikolata alırdı. İmrendirmek iyi bir şey değil. Kendini göstermek, göze sokmak. Ne diyebilirim ki.

Herkes burada defile yapıyor sanki. Herkes podyumda yürüyor sanki. Bir tarafta kâğıt toplayıcıları havanın güneşinde yağmurunda yollarda, bir tarafta çöpü eşeleyip, akşam pazarındaki döküntüleri toplayan analar, babalar. Bir tarafta bu görgüsüz, tanrı kompleksli, kibirli yaratıklar. 

Bir gün hayatıma son verecek olursam kişisel bir sebepten değildir bu. Sadece dünyanın bu sosyal adaletsizliğine isyandır. Yumurtayı dölleyen spermin çoğunlukla çeperi kazan sperm olmadığını biliyor muydunuz? Araya kaynak yapan sperm döller çoğunlukla. Bir taraf uğraşır, çabalar bir taraf da üstüne gelir. İşçi arı durmadan çalışır hatta çalışmaktan ölür. Eşek arısı ise sadece kovanı yok eder. Dünya dayanılmayacak kadar boktan bir yer olmaya başladı. Oldu hatta.

Güç denince akla neden para ve statü geliyor? Güç denince akla fiziksel ve mental gücün gelmesi gerekmiyor muydu? Görünenler ve gösterenler, işte dünyanın gittiği yer burası. 

Çek tabağını göster, çık Pisa kulesine göster. Yaptırdığın burnunu, kalçanı, dişlerini göster. Görün en şık ortamlarda, namın yürüsün. 

Söylenecek o kadar şey var ki. Neden bu kadar şekilcisiniz arkadaş yahu? Şu hayatı neden başkaları için yaşıyorsunuz? Neden çevreye nispet yapmak için, konu komşu ya da arkadaş çatlatmak için bu toplara giriyorsunuz? Neden günümüz ebeveynleri kendi çocukluklarındaki tevazu ve hoşgörüyü kendi çocuklarına aşılayamıyor?

20 yıl sonra daha da korkunç olacak dünya. Herkes tepkisiz ve tepki gösterenler de cadı ilan ediliyor. Toplu taşımada ulu orta sevişiliyor, tepki gösteren yobaz oluyor, kalın kafalı oluyor, cahil oluyor. Niye burnumuza sokulan şeylere sessiz kalmak zorundayız ki? Normal bir şey midir kamusal alanlarda ilişkiye girmek? Tersinden de örnek vereyim adam metrobüsün içinde ya da yolun ortasında namaz kılıyor mesela. Neden görmezden geliyoruz? Görmezden geldikçe daha da ekstrem şeyler yaşanmayacak mıdır?

Herkes birdenbire bir gecede yozlaştı ve ahlaksızlaştı mı sanıyorsunuz? Bizlere okutulan, izletilen, dinletilen o boktan içeriklerle yozlaştık. Adam hacıdır ama terazide hile yapıyordur. Tamamen gösteriştir taktığı takke. Kadın özgürlükçü takılıyordur ama teşhircidir. Bunlar hayatta olan şeyler. Bunları yadırgayınca neden biz kötü oluyoruz? Ses çıkaranların üzerine çullanıyorlar resmen.

Sokak köpekleri 5-6 yaşındaki çocukları ve bu çocukların babalarını, annelerini parçalıyor. Hayvan, insan hayatından değerlidir diyorlar. Kediyi soğukta düşünüyorlar barınak, su, mama hazırlıyorlar. Ama insan, yaratılmışların en şereflisi aç, susuz ve titreyerek ölüyor bir merdiven başında.

Her sabah, akşam elde mama hayvan besliyorlar ama buradaki amaç da farklıdır çoğunlukla. “Ben iyi bir insanım, bakın hayvan besliyorum”. Hayatında bir evsizi doyurdun mu peki? Hayır. Üstü başı biraz pasaklı ve kirli olan her insandan canavar görmüşçesine kaçmıyor musunuz? Yalan söylemeyin. Her anlamda ikiyüzlü ve gösterişçisiniz.

Yaptığı iyiliği gösteren her insana şüpheyle yaklaşın. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. İyiliğini etrafa satıp malzeme yapmayacaksın. Yoksa iyilik değildir o, caka satmadır. 

Ne yazıktır ki, bu iğrenç hastalık her yeri sardı. Bu karaktersizlik ve vicdansızlık denizinde hayatta kalmaya çalışıyoruz. Sonumuz hayrolsun...

1 yorum:

  1. O kadar haklı ki her bir cümle okurken bir konferans havası tadı aldım şöyle uzun uzun anlatılsa dinlemesi çok keyifli olurdu diye düşündüm her bir satırda...
    Eline emeğine yüreğine kalemine sağlık 🌸

    YanıtlaSil

Lütfen yorumlarınızı bir isim ile paylaşın. İsimsiz yorumlara sadece teşekkür ediyorum.