Nou's Writings..

Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

2.11.2025

Roman / Umut / İkinci Şans..

Yazdığım romanı bitireli iki hafta kadar oldu. 513 sayfadan oluşan bu kitabı yaklaşık 5 ayda yazdım. Birkaç yayınevine yolladım mail olarak. Bazı yayınevleri olumsuzsa geri dönmüyormuş sana. Bir bekleyişin içine girdim. Ciddi bir emekle yazdım bu kitabı. Hayırlısı olsun.

17 Ekim’de 36 yaşına girdim. Bu yaşıma kadar iyiye doğru kırılmadı hayatım. Her seferinde düşüşler yaşayıp ölmeyerek bu zamanlara geldim. Bu roman bana bir umut oldu. Şayet bastırabilirsem, hayatım iyiye doğru kırılabilir. Yeni yıldan sonra her şey netleşir elbet. Sadece bir şans gerekiyor. Hayat bir kere olsun gülümsese, yeniden başlayabilirdim.

Babam kötüleşmeye devam ediyor. Yalnızlığa dayanamıyor uyanır uyanmaz benim odama geliyor yatağımda akşama kadar yatıyor. Bazen birlikte çıkıp biraz yürüyoruz. İki erkek yaşadığımızdan ve babam hasta olduğundan temizlik, yemek, alışveriş benim payıma düşüyor. Ben de hasta olduğumdan bazen sinirleniyorum ama yapacak bir şey yok. Babam benim için çok ayrı bir figür. Romanda ondan da bahsediyorum.

29.10.2025

Maske..


Sahte samimiyet, yeni yüzler takınmaktır.

Farklı yüzler takınmıyor muyuz her birimiz diye düşünürüm. Nereye hangi maskenin uyacağını bilerek yaşamak ve esas yüzünü unutmak. O kadar değişik maskeler takıyoruz ki, kendi yüzümüzü bile bir maske sanıyoruz. Oysa kendi yüzünü çıkaramazsın o hep seninle kalacak.

Makyaj güzelleştirir maske ise gizlettirir. Esas amacını ulu orta kimseye açıklayamazsın. Bu her yerde böyledir. Sakladığın yüzünü bazen kimseye göstermek istemezsin. Pekâlâ, utandığından ya da korktuğundan. Örneğin Marksist görüşlerin yoğunlukta olduğu bir ortamda dindar bir adam gibi görünmemen dayak yememen için gereklidir. Ya da tam tersi. İnancı ve Tanrıyı yok sayanlar ibadethanelerde hoş karşılanmayacaklardır. Radikallerin arasında onlardanmış gibi görünmen lazımdır.

Hayat bizleri istemediğimiz ortamlara sürüklediğinde anlık bir kararla ortama uyum sağlamıyor muyuz? Çünkü körü körüne kendi karakterini afişe edemezsin. Öncelikle ortamı koklamak ve ona göre davranmak hayatta kalma refleksi gibidir.

7.10.2025

Yalnızsın Bunu Hep Anımsa..


Yalnızsın dostum, bunu hep anımsa..

Etrafını saran kalabalıklar, düşersen topukları kıçlarına vura vura kaçacaklar senden. Mutluluğunu kıskanacaklar, kederinde keyiflenecekler. Bunu sana belli edenler şerefli düşmanlarındır. Ama diğerleri öyle yapmazlar. Bunları gözlemen gerek, düştüğünde telefonlar çalmıyorsa, yükseldiğinde ise susmuyorsa bu işte bir gariplik vardır.

Arkadaşlar onlarca olabilir, oturur çay içersin onlarla, havadan sudan muhabbet edersin. Ama arkadaştır sonuçta senin mutsuzluğuna ortak olma garantisi vermezler sana. Arkadaşlarına bel bağlama bu yüzden. Ne kadar popülerdim ben gibi sanrılara kapılma. Çoklukta bokluk vardır. Kaliteli bir yalnızlığa kapatmalısın kendini. Mutluluğunu saklamalısın, mutsuzluğunu ise afişe etmemelisin. Kapalı kapılar ardında ağlamalısın.

Hepimiz yalnız doğduk bu dünyaya. Hepimiz tekerini döndürmeye çalışan insanlarız. Kimse sen tren tarafından kesildiğinde sana üzülmeyecek. “Seferler aksayacak şimdi eve nasıl döneceğim” diye üzülecek. Hayatlarımız para etmez bir başkası için. Vah vah, tüh tüh ve bitti hikâyen işte. Bir vah vahla uğurlayacaklar seni.

26.08.2025

Mutluluk mu? O da ne!

Bu hayatın bir güzelliği yok gençler. Her şey boşuna ama her şey. Kitapta yalnızca bir defa geçer mutluluk ifadesi. Hûd 11/108 "Mutlu olanlar ise Cennet'tedir."

Ve biz sadece ahiretimizi yakıyoruz dünyada. 

İnşallah sonsuza kadar yanmayız da sonunda mutluluğu görebiliriz.

Ruhum eziliyor, küçülüyorum. İntihar etmeden nasıl kaçılır buralardan? Cerahati sıkmadan nasıl akıtabilirsin? 

İşimiz zor. Allah kalmak isteyenlere ömür, kalmak istemeyenlere ecel versin. Amin.

28.05.2025

Ölümüme.


Nasıl bilirdiniz?
Hiç bilmezdik…

Şaka maka ölüme doğru sürüyorum atımı. Biraz uzun bir yazı olacak veda maiyetinde. Veda derken korkmayın bu yazıdan sonra kendimi 4. kattan aşağıya atmayacağım. Sadece bu bloga veda ediyorum. Ama hayata da veda edeceğim günler yaklaşıyor, şimdilik hayattayım.

Nasıl başlamıştım biraz anlatayım. Hatırladığım tek şey elimde içinde bezlerimin olduğu torbayla eşikten içeriye girişimdi. 3 yaşından 15 yaşına kadar burada kaldım. Çok ilginç bir deneyimdi, annemi o süreçte 5 defa görmüşümdür herhalde toplamda. Birkaç kere okul çıkışına gelmişti sanırım. Teslimiyet içinde bir hayatım olmuştu. Babamı gördüğümde ne kadar mutlu olduğumu hala anlatamam. Çok karizmatik bir adamdır babam, yürüdüğünde yeri titretir. Babamın görünüşü bana olmak istediğim adamı anlatıyordu.

Sonra bir anda lise yılları geçti, kendimi boşlukta buldum. Birine sevdalandım onu kaybettim falan derken. Kendimi akıl hastanesinde buldum. Hayatın rüzgarına bazen karşı koyamıyorsunuz, uçurup atıyor. Oradan çıktığımda kendimi tanıyamadım, eski ben değildim sanki. Saçlarım dökülmüştü ve kilo almıştım. Sadece bunlar olsa iyiydi, özsaygımı kaybetmiştim. Umursamazlığımı kaybetmiştim. Sonuçta kendimi kaybetmiştim. Eve kapanıp sadece yiyip, içiyordum. 130 kiloya kadar çıkmıştım. Kendimi yiyerek patlatmaya çalışıyordum. Sonra babamla beraber yaşamaya başladık. Kendimi patlatmaktan vazgeçtim ve 90 kiloya kadar düştüm. Hala ilaç kullanmaya devam ediyordum. Babamla düşe kalka yaşıyorduk.

Kısa bir hayat hikayesi buydu işte. Şimdi babam hasta ve yakında ölebilir. Ben kalabilecek miyim onu düşündüm. Ne kadar süre kalabilirim ya da hiç kalamam mı? Kendimi bildiğim kadarıyla ben de giderim. Bu kararı neden aldığımı anlatacağım şimdi sizlere.

24.05.2025

Çöküşe Doğru..


Ana gibi yar olmaz derlerdi. Bu benim için böyle olmasa da baba gibi dağ olmaz şeklinde yaşıyorum bunu.

Babam bir iyi olup çoğunlukla kötüleşiyor. Her kötü hissettiğinde Xanax alıyor ve günü daha da berbat geçiyor. Ölüm korkusu olarak yorumluyorum bunu. 77. yaşının doğum gününde akciğer kanseri olduğunu öğrenmesi hayatın bambaşka bir cilvesiydi sanki. 3 kemoterapiden sonra iyice yorgun, iyice koyuvermiş bir durumda görüyorum ya onu, mahvoluyorum. Babamı böyle görmemiştim ki hiç ben. Babam hep sıkıntıları göğüsler, çözüm yaratırdı. Belki benim hasta olduğum dönemler morali bozulmuştu ama bu kadar yıkılmış görmemiştim yine onu. Başlangıçta dediğim gibi annemin gerek fiziksel, gerek zihinsel yoksunluğunu babam kapatmıştı. Babamdan sonra kendimi öldürebileceğim gibi bir düşünce arada sırada yoklamaya başladı beni. Şu an bu satırları yazan adam olmayacağım kesin gibi bir şey.

Keşke ömrümden alıp babama verebilseydim. Keşke bencilliğim gereği ondan önce ölebilseydim. İnsan her şeye alışabilen bir canlı. Ama baban ölüyor ulan nasıl alışabilirsin ki? Numarasını rehberimden nasıl silebilirim? Nasıl bir gün bile arayamadan durabilirim?

23.05.2025

Sermest..


Yeşilden maviden ziyade
Kırmızıyı siyahı sevdik biz
Tertemiz âlâ yarındansa
Bugünü kirletmeyi seçtik biz

Teraziye hile, masuma çile
Namertle kalleş geldi dile
Delilik mantığı yendi bile
İyiliği bir bütün ezdik biz

Sözümüzü çevirdik yalana
Gözümüzü devirdik ziyana
Özümüzü katarak talana
Ömrü sermest içtik biz...