Binlerce ukde arasında birkaç nükte; yaşanmışlıklar..

10.12.2024

Yıl Sonu Değerlendirmesi..


Merhabalar değerli ahali, yıl bitiyor nasıl geçti bu yıl? Beklentileriniz karşılandı mı? Yoksa beklentileriniz bu yıl da mı gerçekleşmedi? Umarım okuyucularım iyi geçirmiştir 2024’ü diyerek giriş faslını noktalıyorum.

Bu bir yıl sonu değerlendirme yazısı olacak. Artısıyla eksisiyle bana ne kattı bu yıl anlatacağım. Başlayalım madem.

2023’ün sonunda başladığım Şiir Atölyesi’ni bu yılın Şubat ayında bitirmiştim. Çok değerli arkadaşlar tanıdım bu atölyede. Şiirde yeni yönlerimi keşfetmeye devam ettim. Başka bir kursa gitmedim. İşten güçten çok kendime vakit ayıramadım. Vakit geçirdiğim belirli web siteleri oldu. Bunların başında ekşi sözlük geliyor. Orada bolca taze fikirler okudum. Bu yıl bir artısı da şu oldu benim için. Şiirlerimi kısa videolarla birleştirmeye başladım. Birkaç kişi bana şiirleri videolu hale getirirsen daha iyi olur dedi ve onları dinledim. Bu kısa video olayı gerçekten de etkili oldu daha fazla izlenip, dinlenmeye başladı şiirler. Her zaman kafanın dikine gitmek iyi bir şey değilmiş bunu anladım.

İş güç derken, sektör değiştirip başka bir işe yöneldim bu yıl. Benim için daha stressiz ve rahat çalışma fırsatı oldu ve oluyor.

7.12.2024

Kum..


Ellerimde zaman bir avuç kum
Tutamıyorum, sızıyor.
Ufkumda hayal bir küçük mum.
Bakamıyorum, sönüyor.

Bir ben asılmışım bu küreklere.
Sırtımda dertler bir kamçı ki vuruyor.
Dayanmak istiyorum
Kan yutuyorum da
Hiç bitecek gibi değil bu acı ummanı.

Gözlerim sımsıkı bağlanmış
Göğsüm kor ateşle dağlanmış
Her şey uzaktan güzelmiş meğer.
Manzaraya yaklaştıkça insan
Zifte batıyor.

Hüzünle doğup, hicranla yunmuşsun
Kısık ateşte pişeyim derken yanmışsın
Söyle Âdem günahsız mısın?
Kıldan köprüden geçerken
Omzumuzda bu veballerle.
Söyle dengemiz nasıl bozulmasın?

3.12.2024

Nasıl Zamanlar Böyle?


Nasıl zamanlardayız böyle?

Nasıl bugünlere geldik birden. Nasıl en büyük banknotumuz iki sigara parası ediyor artık? Domatesin, salatalığın, soğanın, patatesin kilosu nasıl el yakıyor böyle? Seçimlerimiz kaderlerimizi etkiliyor. Kimimizi öldürüyor, kimimizi süründürüyor. Asgari ücretle çalışan bir adam kirayı bile karşılayamıyor. Evi olmayana ölün diyorlar. Soğuktan donarak bir köşe başında terk et bu alemi diyorlar.

Hani mülk Allah’ındı bre deyyuslar! Derya deniz götürdüklerinizden halka bir şey mi kaldı. Neden gözünüz doymuyor? En çok gücüme giden şey bu ülkenin insanlarının teveccühleriyle adam olan o sanatçı bozuntularının tepkisizliğidir. Hepsi tekeri dönsün yeter derdinde. Halk acısından ölse kılları kıpırdamayacak. Bu her zaman böyleydi açıkçası. Ne şiş yansın ne kebap türünden arada milletin gazını alıp yollarına bakıyorlar. Ulan bir ses çıkarın be, halk korkusundan bir şey yapamıyor ama sizin korkacak neyiniz var? Hepiniz dünyalığınızı dizdiniz, idam fermanınız çıksa başka bir ülkede sultan gibi yaşarsınız. Ama o göt hiçbirinizde yok işte. Yer, içer de sıçmazsınız. Allah sizi bildiği gibi yapsın. Daha ağır konuşmayacağım.

Siyasetçiler desen onlar da kendi boğazlarını düşünür. Meclis lokantasında 40 liraya testi kebabı yer, üstüne geğirirler. Ama halk bir tavuk dürüme 150 lira vermek zorunda kalır. Çıkıp kürsüye hariçten gazel okurlar. Aslında dertleri görülmek, gündem olmak. Halk umurlarında değil. 170 bin lira maaşla ne güzel yaşıyorsunuz değil mi? 17 bin lira maaşla koca aileyi döndürmeye çalışanların yanında bir hiçsiniz oğlum. Hepiniz kolay yoldan zengin olmanın, küpü doldurmanın derdindesiniz. Ulan millet vekili, yanı millet sayesinde oralara gelen bir insan nasıl milletin 10 katı maaş alabiliyor? Nasıl bir vicdandır bu.

30.11.2024

İlle Sen..



Gizlesem de sızar matemim dilimin perdesinden
Feryad eder ruhum, ille sen, ille sen!
Şeb’e esir olmuş hayalimle
Bilmem ki nasıl geçerim bu hayat köprüsünden...



26.11.2024

Yanlış ve Yalnız..


Benden sevgime intizar bekleme
Bilirim ki güller dikensiz olmaz
Bu yoksunluğa kendini ekleme
Azdan az gider ama kalan olmaz

Karşı kaldırımda yürürken gölgem
Neden bozuldu birdenbire dengem
Aklımda sorular yüzümde ünlem
Versem hayallerimi alan olmaz

Aldanırmış gözler, saklıyken gizler
Güçlüler ısınır zayıflar titrer
Yanlışa fener olan hep bu eller
İyilikler diplerde tutan olmaz

Not: 11'li hece ölçüsü kullanılmıştır..



25.11.2024

Kimin Umurunda..


Hayatla mücadele ederken önemli bir şey öğrendim. O da hiçbir zaman isyan etmemek oldu. Çünkü isyan edersen hayat seni cezalandırıyor. Kaçınılmaz bir şeydir bu. Elinde olanların kıymetini bilmiyorsun ve feveran ediyorsun. Sonuçta elindekinden de oluyorsun. İsyan etmemek, nefrete yenilmemek ve sağduyuyu kaybetmemek gerek.

Ne istiyorsan sadece bekleyeceksin. Her şey bir anda olmuyor. Tanrı bile 6 günde yaratmamış mı evreni? Neden sabırsız davranıyorsun. Ben de sabırsızım aslında. Sabırlı gibi görünürüm ama içten içe sıkılırım beklenen olmadığında. Olacak ya da olmayacak dünyanın sonu değil. Hayır gelmeyecekse olmasın de ve ilerle.

İçime gömdüğüm cam kırıkları var. Ağır ağır kanıyorum denebilir. Bütün hesaplarım mutsuzluğumun kendi elimden geldiğini çıkardı bana. Bir günah keçisi buldurmadı yani. Kendi kafasızlığımın cezasını çekiyorum 35 senedir. İçimdeki pişmanlık büyüdü 17 yaşında bir ağaç oldu. Meyvesi dikenli, tadı acı ve açlığımı hiçbir zaman geçirmeyecek.

22.11.2024

Yüzleşmeler..


“Hiç olmazsa tek bir insanla sanki kendi kendimleymişim gibi her şeyi konuşmak istiyorum.”

Budala / Dostoyevski

İnsan kendine yalan söyleyemez, her şeyin farkındadır. Kendine anlattığın ve yüzleştiğin anları kime açabilirsin ki? Bir insan başka bir insana her şeyini, bütün gizlerini, ayıplarını, günahlarını, utançlarını söyleyebilir mi?

İnsan olduğumuz için söyleyemez işte. Çünkü insan kendinden utanmaz da başkalarından utanır. Adımlarken, yaparken utanmaz da başkası duyar diye utanır. Konuşulabilecek her şeyi konuştuğumuzda bir aralık kapı kalmadığında görünmez duvarlarımız yıkılacak oysa. Hani yabancılarda bir dövme trendi vardır. “Only God can judge me” Türkçesiyle “Beni sadece Tanrı yargılayabilir.” Bu sözü sadece şekil olsun diye vücudumuza kazımayıp, uygulayabilmek gerekiyor.

Bilinen bir şey herkese güvenilmeyeceğidir. Ama şu gözden kaçar, önyargıların yüzünden kimseye güvenmezsin. Önyargını kırmaya hiçbir zaman çabalamazsın. Önce mutluluğunu paylaşacaksın, sonra hüzünlerini en sonunda da utançlarını. Her şeyi kendine saklarsan ve hiç kimseye güvenme hevesinde bulunmazsan anlatmadıkların içinde çöp dağları gibi birikecektir. Herkese anlatma ama hak edene anlat. Sen nasıl ki eşsiz bir insan olduğunu düşünüp, sana anlatılsa kimseye anlatmayacağını biliyorsan. Dışarıda güvenine mazhar olup söylediklerini merkez bankası kasası emniyetinde tutacak insanlar da vardır.

20.11.2024

Şair Olmasam da Mutlu Olsam!


Ben çocukken bisikletlerin frenleri hep patlardı.
Çünkü herkes yokuş aşağı pedallar, birden frene abanırdı
İşte o günlerdeki cesareti arıyorum
Vaziyettir geçenleri aşamıyorum

Sanki bir led sönmüş içimde ve birden yanacakmış gibi.
Ağaçta bir yavru kedi görsem,
Yine aşağıya bakmadan katlarca tırmanacakmışım gibi.
O günler çok mu eskidendi?

Şair olmasam da mutlu olsam.
Şiirler sahipsiz, aklımda binlerce gam
Doğrudan söylesem sevdiğimi de
Dolambaçtan dolanmasam.
Ya da lal olup sussam.
Manzarayı boş verip köpüren dalgalara baksam.

Beni güzel havalardaki o tecritler
Pencereme eklediğim demir parmaklıklar
Ve kolay sanışlarım.
Hayale aldanışlarım mahvetti.
Başka hiçbir şey değil.

Peki benden çok hayatını boşa harcayan var mıdır?
Keşke olsa,
İşte onu ayakta alkışlarım...

12.11.2024

Kendimi..


Sarıdan beyaza
Güzden kışa,
Hüzünden hicrana geçiyorum bugün.
Azalmaktan bunalıp, bitmeye
Hesabı kitabı bırakıp, gitmeye
Adıyorum kendimi.

Fecirden zifre.
Ehilden cehle,
Keyften kedre düşüyorum bugün.
Adımlamaktan sıkılıp, durmaya
Sözlerden boşalıp, susmaya
Yoruyorum kendimi..





8.11.2024

Halis Nokta..


Yorgun bir gün geçiyor argın geceden
Yaş potinler izliyor kıyıdan köşeden
Lamba sönüp de sıyrılırken düşünceden
Gün başlıyor yeniden, yeniden.

Kapıyı aralayıp, eşikten çıkınca
Bir saniye görülüp unutulunca
Bu yaşayan hayaletlerin arasında
Halis noktasın, mahlut devler diyarında...





4.11.2024

Ruh Satmak..


İnsanın dahil olduğu her şey rezilmiş. Kendi menfaatleri için her şeyi yapabilirlermiş. Buralarda saflığı asla bulamazsınız, çünkü çürükler sağlamları çürütüyor. Körle yatan şaşı kalkar muhabbeti böyle bir şey. Kişiliksiz, karaktersiz, köylü kurnazı insanları göre göre siz de öyle olmaya başlıyorsunuz. Haset içinde yüzüp, ayak kaydırmaya çalışıyorsunuz. Sonuçta öyle bir alışıyorsunuz ki bu normalinize hiç rahatsız olmadan mışıl mışıl uyuyabiliyorsunuz. Allah daha da rahatlık versin!

Bu hayattan vazgeçenleri o kadar iyi anlıyorum ki. Yani umut yok hiçbir yerde. Bakkala gidersiniz fahiş fiyat uygular. Usta çağırırsınız yüksek fiyat çeker. Selam verirsiniz, arkanızdan dedikodunuzu yaparlar. Seversiniz, aldatırlar. Umut yok, gelecek yok. Sadece çürüme ve dejenerasyon var. Siz bu düzene alıştınız belki, bu bulanık suyun lezzetine kandınız belki. Ama bazıları iğreniyor bundan. Neden yaşadığını, neye ayak uydurmak zorunda olduğunu sorguluyor. Neden, neden diye diye çıldırıyor. Ahlaklı olmak bu kadar mı zor diye kendini parçalıyor. İnsanların ruhlarını neden şeytana sattıklarını asla kavrayamıyor. Yani 70-80 yıllık bu ömürde bir hoş seda bırakmak varken, neden hayatınızı itliğe, çakallığa yöneltiyorsunuz işin içinden çıkamıyor.

1.11.2024

Hal-i Pür Melal..


Elma şekeri biter mi, bitmez.
Yedi sülale doyar mı, doymaz.
Garibin ahı tutar mı, tutmaz.
Geçip gideriz de kimseler duymaz.

Kandık feleğin böylesine
Aldandık her cümlesine
Alıştık ellerin sillesine
Düşürenler utanır mı, utanmaz..



31.10.2024

Su Yolunu Bulur..


İzin ver geçip gitsin, su yolunu bulur.

Su gibi olabilmek vardı buralarda. Her ortama uyan, önünde hiçbir şeyin duramadığı...

Sıkıca tutmadığımdan mı kolayca bırakıyorum bu ipleri? Neden benimseyemiyorum? Bir şeye körü körüne bağlanınca çok ağır bir kayıp yaşamıştım. Akıl sağlığımı kaybetmiştim. Uzun ince bir koridorda o saatin geçmeyen saniyeleriyle bakışmıştık. İşte o günden beridir gevşek tutuyorum hep sevinçlerimi, hüzünlerimi. Sıkı tuttuğunda kopunca ağlıyorsun, onu kendin yapamazsın. O senin bir parçan olmaz, hiç olmayacak. Maddenin tercih hakkı olmasa da zamanın vardır, yıpranır bozulur. İnsanın tercih hakkı var zaten, olmadığında bırakacaksın uçup gidecek.

Nesillerden nesillere aktarılan en önemli miras saygıdır. Saygıyı kendin öğrenemezsin. Saygı atadan gelir. Nasıl konuşacağını planlamadan, o konuşmadaki sözcükleri tartmadan lafa girersen hiç beklemediğin sürprizlerle karşılaşabilirsin. Bir tek ima, bir tek sözcük dayak yemene, hatta öldürülmene bile yol açabilir. Kimi alır başını gider, kimi hayata küser. Sözlerimiz aslında bizim hem silahlarımız, hem de merhametimizdir. Hak edene silah kullanacaksın, o da kullanıyorsa.

“Beyinlerimiz savaşsın isterdim, ama görüyorum ki siz silahsızsınız.”

29.10.2024

Bilirim..


Onun dokuzdan büyük olduğunu
Kibrin edepten şekil olduğunu
Değneğin bir ucunun altın,
Bir ucunun demir olduğunu,
Tokun çatlayacak kadar tok
Açın inleyecek kadar aç olduğunu
Bilirim.

Bilirim aynaya aşıkları
Bilirim çakmakla ısınanları
Hayal kuranları, hayal kurutanları bilirim

Kralları bilirim saraylarından
Derebeylerini bilirim şatolarından
Köy ağalarını bilirim konaklarından
İşçileri bilirim tek göz odalarından.

Bu iğrenç düzeni bilirim işleyişinden
Bulunca değişenleri de
Düşünce delirenleri de
O son umutları da bilirim.

Bilirim ama yine de cahilim
Şartları eşitleyemediğimden hainim
Ezip geçip de güldüğümden pişkinim
Herkes ölümsüzmüş demek ki bir ben faniyim.





27.10.2024

Mum Sönmekte..


Bazen bunalıyorum..

Sanki son demlerinde yanan bir mum gibi oluyorum. Çevreye yaydığım ışık azalıyor, en sonunda sönüp gideceğim işte. Hayatın acımasızlığı çok yorucu değil mi arkadaşlar sizce de? Herkes günü kurtarmaya uğraşmıyor mu? Önünde bir intihar gerçekleşse akşam yemeğini yedikten sonra unutup gidiyorsun ya. İşte insan hayatı böyle bir şeydir. Tanıdık, tanımadık biri ayrılsa bu alemden. Bir vah çeker, garibandı dersin. Onu bile yapmazsın belki. Manyağın teki köprü trafiğini felç etti, tren seferlerini aksattı geberdi gitti, bizi de bekletti diye söver sayarsın değil mi?

Yaşamak hiç kolay değil. Bazılarına kolay gelebilir ama çalışan ve ekmeğini her gün aslanın midesinden aşırmak zorunda olanlara çok zor. Eve gelip buzdolabını açtığında iki tane yumurta görüp tebessüm ederek günler öncesinden kalma bayat ekmek ile sarısına banıp katıp etmek ne demektir çoğu kişi bilmeyecek. Bilmeyecek çünkü kimse öğretmedi, öğretmeyecek.

Uçan kuşa borcu olup da, bankaların tehditkar mesajlarıyla güne başlamak ne demek. Çalıştığın yerde patronunun bir sigara molana bile suratını ekşitmesi ne demek. Her şey gerçek ve acı. Kana kana zehir içip kendini şerbet içtiğiyle avutan insanların memleketi burası.

26.10.2024

Ferfecir Şiirler..


35 yıllık hayatım ferfecir vakitlerinde geçti. Yani aydınlığa yakın olup da bir türlü ışığa kavuşamamakla. Bu durum uzun süre bana koymadı, alıştım o alacakaranlığa. Ama şimdi ikinci devreye başladığım bu dönem aydınlığı daha da zorlamak istiyorum. İşte bu 35’lik hayatın ilk yarısını “Ferfecir Şiirler” ile noktalayıp, yeni bir sayfaya başlıyorum.

Ferfecir Şiirler ikinci kitabım olacak. İçinde ilk kitabım “Renkler Kararırken’deki gibi depresif şiirler bulunmayacak. Daha umutlu şiirler de var. Hüzünlü şiirler tabi ki var. Çünkü hayat pespembe değildir bilindiği üzere. Hayat kavgası, hasret, yalnızlık, ölümlülük az biraz da aşk şiirleri var içinde. Tatlı bir heyecan içindeyim. Hayatımın ikinci yarısını daha anlamlı yaşamayı umut ediyorum. Ne kadar ömrüm kaldıysa pişmanlıklarımın çok olmadığı iyi ki dediklerimin fazla olduğu bir hayat gerekiyor artık.

Yakında beraberiz, her şey güzel olacak mı göreceğiz.

Görüşürüz..

22.10.2024

Öyle Bir Şey..


Nasıl bir şey biliyor musun
Hiç yağmur görmemiş birine tebessüm etsen
Görmüş gibi olurdu
Çocukluğunu yaşayamadan büyüyen
Seninle yeniden çocuk olurdu.
Gül seni görse gonca olurdu...

Nasıl bir şey biliyor musun
Sevmekten daha çok alışmak gibi
İyilikte de kötülükte de bir olmak gibi
Denizi seyre dalıp onda kaybolmak gibi
Bilmek, öğrenmek, var olmak…
Senle anlamlaşmış gibi.

Nasıl bir şey mi?
Bir sıcak nefes,
Bir tatlı uyku,
Bir gamze gülüş,
Sarp bir uçurumun kenarında,
Özgürlük gibi..

Öyle bir şey güzelim
Tam da öyle bir şey...





17.10.2024

Dante Gibi..


Zaman geçiyor.
Kuyuda çırpınırken,
Gerçekle çarpışırken
Namluya hayatım sürülürken
Durmuyor geçiyor...


Buralardayım bayanlar baylar ve sonunda Dante gibi ortasındayım. Abilikten bey amcalığa terfi edebilirim artık. Bugün günlerden doğum günüm.

Bu kadar yaşayabileceğim ve bu kadar değişebileceğim aklıma gelir miydi hiç? Dile kolay 35, yazıyla otuzbeş. Hani doğum günündür herkese laf arasında sıkıştırırsın bugün doğum günüm diye. Hah işte o zamanı geçtim ben. Artık kimsenin bilmesinin, öğrenmesinin umurumda olmayacağı, kimin kutlayıp kimin kutlamadığının öneminin kalmayacağı bir eşiktir bu. Yani artık kimseye o gün doğum günüm olsa da söylememe dönemine girdim. Belki de doğum günümü tamamen unutacağım günleri de göreceğim kim bilir.

40’a 5 kaldı. Bakalım öngörülerim doğru çıkacak mı? Yaklaşıyor zaman. Görebilecek miyim 40’ımı onu düşünüyorum sadece. Gerçi haklı çıksam madalya takmayacaklar sonuçta..

Ne diyorduk 35. Büyük bir eşikten geçtim bugün, artık çocukluğum, ergenliğim, heveslerim çok uzakta kaldı. Büyük okyanusu geçip yeni bir kıtaya ulaşmış gibiyim. Geri dönmek imkansız, harcanıp bitti o yıllar. Tüketimi eleştiriyorum ya en büyük savurgan benimdir. Nasıl bu kadar kolay harcadım onlarca yılı, delirecek gibi oluyorum bazen. Yaşanması gerekiyordu diyebilirsiniz de, yaşanmayabilirdi de. Ne umutlar tükettim dört duvar arasında. Gençlik su gibi aktı gitti. Başlangıçta dediğim gibi değişimime inanamıyorum hala. Ben hala Akmar pasajına kulağımı deldirmeye gittiğim günleri hatırlıyorum. Fotoğrafını çekmişim sanki geçmişimin sürekli beynimde onu seyrediyorum. Geçmişi düşünüyorsan geçmiş geçmemiş demektir..

6.10.2024

Düş Ekim Ayı..


İnsan hayallerle avunmuyor mu sizce de? Her Eylül’de yaprak döküp, her Ekim ayında düş tarlalarını ekiyor. Düş ekip, yaz aylarında mutluluk hasadına başlamak istiyor. Ekim demek benim için yeni bir yaş, yeni bir macera demek. Ben de ekiyorum umutlarımı, isteklerim gerçekleşir bir ihtimal diye sonraki yazı bekliyorum. Şimdiye kadar rekolte istediğim miktarda gelmedi. Ama yine de şükür ki kıtlığa yakalanmıyorum. Her şey yok olsa, tamamen düşsem bugünlerimi mumla arayacağımı biliyorum.

Hayatta her şey mümkündür. Genellikle kötülük hüküm sürse de bir yerde o insanlar var. Sizin kafadan, sizin ruhtan o insanlar tek tük de olsa var. Umudumuzu bu yüzden diri tutuyoruz işte. Dünyanın onların yüzü suyu hürmetine döndüğü o insanlar çıkacak karşınıza. Tamamen kötü olsaydık herhalde helak olup giderdik zira. Tanrı insanlıktan hala ümitli, iyiye dönecektir hava. Hep fırtınada gitmeyecek bu gemi. İllaki bir imbat esintisinde huzurla demirleyecek. O günler gelecek, eminim gelecek.

30.09.2024

Katran Karası..


Ömrünce unutulmaz bir an saklamak ister insan
Mesela yağmur sicim gibi yağdığında
Altında bütünüyle ıslanmak.
Ve ıslak elbiselerini elleriyle sıkmak

Bir gün yatak döşek yatmak ister insan
Bir gün işe gitmemek,
Ya da telefona bakmamak.
Dert dinlememek, dert anlatmamak ister.
Ama mümkün mü derseniz.
Denk gelmez…

Gün batımlarını hiç beraber izleyemedik
Gün doğumlarında zaten beraber değildik.
Bir kızıl gökyüzü alacağım var senden felek
Maviden vazgeçme pahasına.
Nasılsa alışmışım gecelerin katran karasına..



26.09.2024

Kullan At..


İşler boka sardığında kişinin aklına gelen birileri vardır muhakkak.

O raddeye gelmeden yaşadığını bile unuttuğun kimseler vardır. İp kördüğüm olur ve çözmesi için onu ararsın. Hayatınıza giren ve sizi olumlu bir çizgiye getiren, kısaca ardınızı toplayan insanları unutmayın. Çünkü bir gün yine zora girdiğinizde ararsınız da bulamazsınız. Meşgul düşer ya da o numara artık kullanılmıyor olur. Günümüz artık böyle, pisliğinizi temizleyen insanları güneşli günlerde satıyorsunuz. Oysa her gün hava güneşli olmuyor. Fırtına da çıkacak, kar da yağacak. Bunları unutuyorsunuz işte. Ağustos böceği ve karınca hikâyesi gibi...

Bu konuya neden girdim açıklamam gerekirse, 20-30 yıl sonra şimdi yaşayan neredeyse bütün ebeveynler huzur evlerinde konaklayacak da ondan. Günümüzün z kuşağı, anne ve babalarını huzur evlerine gönderecek. Bunu adım gibi biliyorum. Yeni gelen nesil tamamen zehirlendi bu sosyal medya saçmalıklarıyla. Babaları ve anneleriyle gırgır geçen, alay eden bir nesil oldular ve olmaktalar. Hiçbir laftan anlamayıp, burunlarının dikine gidiyorlar. Her cümleleri küfürlü, her hareketleri sevgisiz ve acımasız. Çeteleşenleri var, adisyon fişi gibi suç kaydı olanları var. Var oğlu var yani. Onların kendilerinden başka düşündükleri hiçbir şey yok. Hızlı yaşıyorlar ve geleceği düşünmüyorlar.

25.09.2024

Minimal Düşler..


Düşlerim minimaldir benim.
Lüks olmasın sadece gereksinim
Aşk istemem, yat, kat da
Bir ucuz konyak geçsin elime.
Bir de acı sarhoşluk.
Kral da benim, papaz da benim.
Bir manga asker karşıma dizilse
Hadi ulan acelem var derim

Dünyada dert bitmez ahali.
Dertle uğraşırken de yaşanmaz ahali.
Vur kafayı yat gitsin
Yıldızlar kaysın gitsin.
Sen bir garip Âdem
Sistem bozukmuş madem.
Göm kürekleri
Mahalle yansın gitsin..





18.09.2024

Yalnız Seni..


Bekle beni maveram
Kiraz çiçeklenirken bekle..

Hasretin tonluk yorganını üzerimden atıp
Asfaltı yakıp, tozu dumana katıp
Rüzgara karışıp, yağmura alışıp
Engelleri tek tek aşıp
Yalnız sana geleceğim

Düşsem de yolda harap
Görsem de çölde serap
Göçerken son nefesimde
Yalnız seni seveceğim...



17.09.2024

Diyebilseydim..


Yerine göre, bilmemek de ayıptır..

İnsan olmamızın getirdiği içimizde var olan duygularla doluyuz. Bunlar sonradan öğrenilmez. Öğrenmek aslında hatırlamaktır, hatırlamayı istemiyorsun. Sevmeyi bilmiyorum diyorsun ya hani. Hatırlayacaksın, bu sende yüklü olan bir duygu. Ne kadar hiç sevgi, şefkat görmemiş olsan da. Birine sevgi ve şefkat duymak senin içinde. Bilmiyorum diyorsun da bu kaybolduğun bir sokak değil. Hatırla. Sevmeyi, hissetmeyi bilmediğini söyleyeni ayıplamak gerekir.

Bazı durumlar var ölüp bitsen de söyleyemiyorsun o ayrı bir şey. İçinde sıkıntı olup büyüyen seni hasta eden duyguların da oluyor. Ama onları biliyorsun, ne hissettiğini biliyorsun. Sadece söylesen ve yansıtsan neler olabilir ondan çekiniyorsun.

15.09.2024

Bir Gün Her Şey Düzelir Mi?


Bir gün her şey düzelir mi?

Alın size 1 milyon değerinde bir soru. Bu soruya ezici bir çoğunlukla insanlar “Evet” diyecektir. Pollyanna olsun olmasın içinde zerre umut taşıyanlar devranın döneceğini söyleyecektir. Ama durum öyle değil işte. “İşçisin sen işçi kal.”

Devran nasıl dönebilir ki? Bir düşünün. Sen, ben ya da bir başkası için nasıl dönebilir? Sevdiğini bulsan, parasızsın. Parayı bulsan, güvensizsin. Para da önüne öyle gökten zembille inmiyor sonuçta. Biriktirmek istiyorsun, borçlardan birikmiyor. İnsanlar kumara neden düşüyor sanıyorsunuz. Ya da bir kuş tepesine yaptığında neden piyango bileti alıyorlar? Çünkü fantezi dünyası böyle bir şey. Hayal ettiriyorlar. Milyarda bir olasılığın başınıza geleceğine sizi inandırıyorlar. Kasa var olan küçük birikiminizi vantuzla emiyor. Sonra borçlar büyüdükçe büyüyor bir yanardağ misali. İnsanlar biliyor devranın dönmeyeceğini. Ama kendilerini kandırmak, başkalarını kandırmaktan daha doğru değil midir sonuçta?

13.09.2024

Toprağa Aitim..


Bırak kuytuların karanlıklarında beni hayatın
Loş koridorlarında, demir parmaklıklarında sevdanın
Çekilen her restte kaybedilen pullarda
Savaş meydanlarında umudun bittiği anda
Bir çocuğun elinden şekeri alındığında
Zil zurna olunca tam sızmışken kaldırımda
Gidenlerin ardından dökülen yaşlarda bırak ki.

Gideyim, utanmayayım sefaletimden
Çırpayım kanatlarımı en özgür kuştan daha da yükseğe

Büyük bir bedeldir kefaletim
Kaynar kazanlarda olur belki dengim
Olsun korkum yenilmelereydi benim

Ihlamur ağacından bir tabuta koyun
Benden kalan her ne varsa, sönük bedenimle
Kefenlemeyin önce toprağa,
Sonra sonsuza aitim.

Dünyaya alışamadım ne yapayım
Desinler ki unuttuk beyim
Unutsunlar ki rahat edeyim...





12.09.2024

Ayrılık Benim Adım..


Birden ortaya çıkan
Acı bir tat gibiyim ben
Her şeyi silip, süpüren

Bir yeni yüz ardımdan gelen
Ya boşluk, ya da ölüm.
Ve sonsuza kadar üstümde bu rolüm

Hep varım, yaklaşırım adım adım.
Çünkü ayrılık benim adım...



10.09.2024

Başka Bir Âlemde..


Olan olduktan sonra anlamı yok
Geçip gittikten sonra faydası yok.
Seninleyken yazacaksın şiirlerini sevdiğine.
Güzel anılar bırakacaksın ellerine.
Bu çirkin dünyayı bir an unutup
Dalıp gideceksin düşündeki tebessümüne
Başka bir âlemde…
Diyeceksin.



8.09.2024

Cenaze Marşı..


Bir müzik duyarsın inceden, ağır ağır çalar kafanda. Genellikle bu dans ettiren, motive eden 9/8’lik oynak ritimli müziklerden değildir. İnsana ruhunun ne denli ağır olduğunu hissettiren “cenaze marşı” edasında bir müziktir. Bir bakıştan, bir hareketten tetiklenir ve seni “ne yapıyorum ben burada”, “ ne olacak bunun sonu” ya da “nasıl bir hayattır bu” şeklinde düşündürür. Hayatı sorgularsın yani, kısa metrajlı bir film gibi yaşadıkların gözlerinin önüne gelir. İşte o müziği hep duyuyoruz.

Adaletsiz bir durum oluyor, plak pikaba yerleşip dönmeye başlıyor. Haksızlığa uğruyoruz çalıyor. Yetişemiyoruz, kaybediyoruz, geç kalıyoruz, devam ediyor. Zihnimizi böylelikle boşaltmış oluyoruz. Belki bir sigara yakıp denize bakıyoruz o melodiyle. Belki de ağlıyoruz. Boyun büküyoruz, böyle gelmiş böyle gidecek diyoruz. Bir mezar taşında adımız yazana kadar bu yalan dünyayı omuzlarımızda taşıyacağız, biliyoruz.

Yaşamak için bir nedenimiz olması gerek. Bu dünyaya zevk içinde yüzmeye mi geldik? Dert okyanuslarında boğulmaya mı geldik? İkisi de değil işte. Öleceğimizi bilerek geldik buraya. Ama öleceğimizi bilerek yaşamıyoruz. Bazıları yemeye, bazıları sevişmeye, bazıları gezmeye geldiğini sanıyor. Her şeye sahip olmak için çalışıyor, ya da her şeye sahip olma uğruna ölüp gidiyor. Her şeye sahip olduğunda ne oluyor peki? Uçsuz bucaksız bir boşluk. Her şeye sahip olduğunda seni şeytan bir dağın başında bekleyecek işte. Ondan sonra adam öldürmek nasıl bir histir denemek isteyeceksin. Eroin kafası nasıldır denemek isteyeceksin. Bir hayatı mahvetmek nasıl bir histir bunu denemek isteyeceksin ve başaracaksın da. Sonunda da tahtalıköyü boylayacaksın. Ne uğruna geçip gittin buralardan, neler yaptın dersen. Sadece nefsini coşturdun yaşamadın ki.

4.09.2024

Son Değilmiş Gibi..


Bir akşamüstüydü hatırlarım.
Hava soğuktu, buz solumuştuk
Ellerimiz birbirinde bir bankın sırtına oturup,
Üşümeyi unutmuştuk.

Bir akşamüstüydü şahitti Salacak
Uğurladım seni son değilmiş gibi
Koltuğuna geçip, el salladın ya
Rüzgâr ıslak esti gözlerime
Ve dönüp yürüdüm
Ardıma bile bakmadan son değilmiş gibi.

İnsan yarına ertelemiş
Son bugün gelmiş.
İş işten geçip gitmiş...





1.09.2024

Efkarlı ve Dumanlı..


Günler neden böyle hızlı geçiyor? Neyden kaçıyorlar? Benden mi?

Zamana yetişmeye çalışırken, zaman eskitip geçiyor. Fazla vaktimin kalmadığını hissediyorum. Tam oldu derken olmaz ya bazı durumlar. Ben de tam uyum sağladığım an toz olurum buralardan. Çünkü hayatın sivri bir mizah anlayışı vardır. Esprilerine gülünmez ama en çok o kazanır, kumar misali her zaman oynatanın kazandığı gibi. 

Ağacı kurt, insanı dert yer sonuçta. Ne kadar heybetli olursan ol, bir dert büyür içinde ve birden paydos edersin. İçimdeki dertler yavaş yavaş boy veriyorlar. Belli etmiyorum ama durumum zor gibi. Hasta olduğumu söylediğimde hep benden sağlıklısın diyorlar. Ama bilmedikleri şu, ben içim ne kadar kederli olsa da hep gülümsemeye çalışırım. En kötü anda bile espriye vururum. Ne yapayım yani insanların zaten kendi sıkıntıları var. Dert mi anlatayım sürekli? Psikologları zengin mi edeyim? Yazıyorum işte. Yazıyorum ve bir nebze sivilceyi sıkıyorum. 

Dertlerini yarıştırmamalı insanlar, dağına göre kar mevzusudur bu. Kaldıramadığında zaten namluyu şakağına dayıyorsun, soluğu bir çatıda alıyorsun. Ama kim dertsiz değildir ki, servet içinde yüzenlerin de bilmediğimiz ne dertleri vardır. Dert dediğin sadece maddi zorluk değildir zira. Hastalıktır, ilişki sorunlarıdır, hayırsız ana baba ya da evlattır vs. Var olmanın dayanılmaz hafifliği diye bir kitap vardır. Ama bence var olmak o kadar ağır bir şeydir ki izah edilemez.

27.08.2024

Radikalizm..


Bu başlık hakkında uzun süredir yazmak istiyordum. Ne boyutlardaymış hep birlikte görelim.

Radikalizm, bir düşünce yapısına veyahut bir ideolojiye kesin bir tavırla bağlı olmaktır. Hiç taviz vermemektir. Bana göre radikalizmin her türlüsü insanın ve toplumun hayatını zorlaştırmaktadır. Kişi, milliyetçidir, ancak öyle bir saplantı haline getirmiştir ki bunu, çocukları bile ırkına göre ayırıp, farklı bir ırktansa nefret kusabilir. Geçmişten başka bir örnek vermek gerekirse ülkemizde sağ ve sol kavgası yüzünden kaç eve ateş düşmüştür kim bilir. Radikalizm aşırılıktır. Tabirimi mazur görün ama bir düşünceyi bokunu çıkarana kadar zorlamaktır.

Son zamanlarda ülkemizde sokak köpekleri sorunu var. İki zıt kutup var her zamanki gibi. İşin içinden çıkılamıyor bir türlü. Çünkü iki tarafta haklı olduğunu düşünüp taviz vermiyor. Burada şunu sorgulamak gerekir. İnsan, insan gibi hayat sürebiliyor mudur? İnsanın hayatını kolaylaştırıyor mudur savunulan ideoloji ya da zorlaştırıyor mudur?

Hayatım boyunca köpeklerle aram çok iyi olmuştur. Hep denk geldiğimde beslemişimdir, sevmişimdir köpekleri. Ha keza kedileri de çok sevmişimdir. Bunlar evcilleştirilmiş hayvanlar sonuçta. Burada kedi mi köpek mi diye insanların ayrılmasını da desteklemem. İki türün de kendine has güzel huyları vardır. Neyse ama bu hayvanlara bakamıyorsanız, hayvanlar açlıktan kırılıyorsa, birbirlerini yiyorlarsa, çocukları parçalamaya başlamışlarsa. Kesin bir çözüm gerekmiyor mudur? Gelişmiş, zengin bir ülke miyiz ki her hayvanı rehabilite edecek yöntemlerimiz olsun. Ben kediyi de köpeği de severim. Ama mevzu insan hayatıysa duruşum bellidir. Ölüm mü, sıtma mı diye sorulduğunda herkesin cevabı sıtma olacaktır. Bu kesin bir şeydir.

20.08.2024

Mütemadiyen..


Ben ki ellerim ceplerimde gezdim bir ömür
Ceplerim dolu olmadığından belki.
Yazın terleyip, kışın üşüdüğünden belki.
Sadece bir evvel sol kolum boşta sallandı
O evvel ki senin yanımda olduğun ândı.

Ben ki ezberim yokken gezdim bir ömür
Sildim isimleri, unuttum cisimleri.
Gözlerimi kapadığımda daldım geceleri
Şimdi aklım mütemadiyen takılı mı kaldı?
Yaşama sevincim sende mi kaldı?





18.08.2024

Kendimizde Değiliz..


Kendimizde değiliz be ahali..

Değişkenlerin bu kadar çok olduğu yerde kendimizde olamayız da zaten. Bir planlama yaparsın da kusursuz olmaz işte. Hiçbir şey normal seyrinde gitmez. Dalgalanır. Ama bazılarında bu dalgalanmalar yumuşak hatlarla değil de keskin iniş çıkışlarla yaşanır. Keskin iniş çıkışlar da hayatından çalıyor işte. Sonuçta dayanma sınırı vardır, esneklik payını aşarsan kopar gider. Bizi hayatta koparan bu yaşanan abukluklar. Gündemin topaç gibi dönüp durması. Neye odaklanacağımızı şaşırmak. Neye üzüleceğimize ya da sevineceğimize karar verememek. Kendimizde değiliz. Bizi süper hayatların arka planlarında trafik levhası, çöp konteyneri veya bir bank gibi diziyorlar. Kendimiz olamıyoruz. İnsan olduğumuzu unutuyoruz. Onlar vasıfsız krallar ve kraliçeler, bizse kalifiye köleleriyiz..